Türkiye’de 12 Eylül 1980 askeri darbesi denildiğinde gündeme gelen en ağır tartışmalardan biri Diyarbakır E Tipi Askeri Cezaevi’dir. Bu cezaeviyle birlikte anılan isimlerden biri de Esat Oktay Yıldıran. Kamuoyunda, bir yandan “devlet görevlisi” ve “suikastla öldürülen subay” anlatısı; diğer yandan ise cezaevinde yaşanan ağır kötü muamele ve işkence iddiaları üzerinden şekillenen çok sert bir eleştiri hattı bulunuyor. Son dönemde Yavuz Ağıralioğlu’nun Yıldıran hakkında kullandığı ağır ifadeler, bu tartışmayı yeniden gündeme getirdi.

Images 21-3

ESAT OKTAY YILDIRAN KİMDİR?

Esat Oktay Yıldıran, 15 Şubat 1949 tarihinde İzmir’in Buca ilçesinde dünyaya geldi. Babası İzmir’de bir fabrikada işçi olarak çalışırken, annesi ev hanımıydı. Çocukluk ve ilk gençlik yıllarını Buca’da geçiren Yıldıran, ilk ve orta öğrenimini burada tamamladı. Lise eğitimini ise İzmir Atatürk Lisesi’nde aldı.

Lise yıllarında milliyetçi bir düşünce dünyasına sahip olduğu belirtilen Yıldıran, bu dönemde askerlik mesleğini tercih etmeye karar verdi. 1967 yılında Kara Harp Okulu’na girerek Türk Silahlı Kuvvetleri’ndeki kariyerinin ilk adımını attı. Harp Okulu’nda geçirdiği eğitim sürecinde ideolojik olarak daha belirgin bir sağ çizgiye yöneldiği ifade edilmektedir.

1970 yılında Kara Harp Okulu’ndan piyade teğmen rütbesiyle mezun olan Yıldıran, mezuniyetinin ardından askerî eğitimini sürdürmek üzere Kara Harp Akademisi’ne kabul edildi. Akademideki eğitimi sırasında, 1974 Kıbrıs Barış Harekâtı’na katılarak sahada görev aldı. Bu dönem, Yıldıran’ın askerlik kariyerinde önemli bir tecrübe olarak öne çıkmaktadır.

Yıldıran, 1976 yılında Kara Harp Akademisi’nden kurmay yüzbaşı rütbesiyle mezun oldu. Mezuniyet sonrası çeşitli askerî birliklerde görev yaptı.

Esat Oktay Yıldıran adı, özellikle 12 Eylül sonrası dönemde Diyarbakır E Tipi Askerî Cezaevi’nde görev yaptığı iddialarıyla gündeme gelir. Kamuoyuna yansıyan anlatılarda Yıldıran’ın cezaevinde güvenlik ve disiplin uygulamalarında etkin bir rolde bulunduğu ileri sürülür.

Burada önemli bir ayrım var: Yıldıran’ın “kimliği” iki farklı anlatı üzerinden okunuyor. Birincisi, askeri hiyerarşi içinde görev yapan bir subay profili. İkincisi, Diyarbakır Cezaevi’nde yaşandığı aktarılan ağır ihlallerin simgesel isimlerinden biri olarak çizilen profil. Tartışmanın sertliği de tam olarak bu iki anlatının çarpışmasından doğuyor.

Ekran Resmi 2025 12 16 10.15.32-1

ESAT OKTAY YILDIRAN HANGİ GÖREVLERDE BULUNDU?

Yıldıran’ın mesleği askerliktir. Esat Oktay Yıldıran’ın Kıbrıs Barış Harekâtı’na katıldığı bilgisi de çeşitli biyografik anlatılarda yer alır. Ancak “hangi birlik, hangi görev, hangi sahada” gibi ayrıntılar net bir şekilde kamuoyuna açık belgeler üzerinden yaygın biçimde doğrulanabilir değildir.

Açık kaynak anlatılarında Diyarbakır Cezaevi’nde güvenlikten sorumlu isimler arasında gösterildiği ve disiplin uygulamalarında belirleyici olduğu ileri sürülür.

Yavuz Ağıralioğlu’nun açıklamalarında geçen “Mamak’ta ülkücüler üzerinde staj yaptı” iddiası da, Yıldıran’ın Diyarbakır’dan önce Mamak Cezaevi’nde görev yaptığını ima ediyor. Ancak bu ifade, bir siyasetçinin değerlendirmesi ve ithamı niteliğinde. Bunu doğrulayan resmi, açık bir görev dökümü kamuoyunda yaygın biçimde erişilebilir olmadığı için, “kesin olgu” değil “iddia” olarak değerlendiriliyor.

Ekran Resmi 2025 12 16 10.16.15-1

YAVUZ AĞIRALİOĞLU, ESAT OKTAY YILDIRAN HAKKINDA NE DEDİ?

Anahtar Parti Genel Başkanı Yavuz Ağıralioğlu’nun sözleri, tartışmayı yeniden alevlendiren en somut başlık oldu. Ağıralioğlu’nun Esat Oktay Yıldıran hakkında kullandığı ifadeler şöyle:

“İnsanlıktan nasibi olmayan, işkenceci bir hayvan. Stajını Mamak'ta Ülkücüler üzerinde yaptı.

Ustalığı Diyarbakır’a denk geldi. Diyarbakır'da konuşursanız ‘Kürt oldukları için...’ Hayır efendim, insan değildi.”

Bu ifadeler iki açıdan dikkat çekiyor:

Birincisi, Ağıralioğlu eleştiriyi yalnızca “Diyarbakır’da Kürtlere yapıldı” çerçevesine sıkıştırmıyor; Mamak üzerinden “ülkücüler de gördü” diyerek meseleyi daha geniş bir işkence eleştirisine yayıyor.

İkincisi, kullanılan dil sosyal medyada son derece sert ve aşağılayıcı olarak değerlendirildi. Bu da tartışmayı “12 Eylül’le yüzleşme ve hakikat” hattından çıkarıp “siyasi üslup, hakaret, kutuplaşma” hattına taşıma riski doğuruyor. Bazı kesimler bu dili “geç kalmış bir hesaplaşma” olarak görürken, bazı kesimler “toplumu daha da bölüyor” gerekçesiyle eleştiriyor.

Ağıralioğlu’nun sözleri, Diyarbakır Cezaevi’ne ilişkin anlatılar ve kamuoyundaki yaygın iddialarla zıt düşebiliyor. Çünkü milliyetçi taraf, Yıldıran’ın Kıbrıs Barış Harekatı gibi görevlerde de yer aldığını ve Türkiye’nin kıymetli bir askeri olduğunu belirtiyor. Ağıralioğlu’nun açıklamalarındaki “Mamak’ta staj” gibi spesifik ayrıntılar, resmi açık kayıtlarla kamuoyuna net biçimde sunulmadığı için “kesin bilgi” gibi aktarılması yanlış olarak değerlendiriliyor.

Bir siyasetçinin geçmişle yüzleşme çağrısı yapması mümkündür; ancak bunu hakaret diliyle yapması, tartışmayı hakikat arayışından uzaklaştırabilir. Üstelik bu dil, mağdur anlatılarının ciddiyetini artırmak yerine, karşı cepheyi savunmaya iterek tabiri caizse “duvarları yükseltebilir”.

Ebru Küçükaydın kimdir? Nerelidir, kaç yaşında? Sağlık durumu nasıl?
Ebru Küçükaydın kimdir? Nerelidir, kaç yaşında? Sağlık durumu nasıl?
İçeriği Görüntüle

ESAT OKTAY YILDIRAN NE ZAMAN VE NASIL ÖLDÜ?

Esat Oktay Yıldıran, 22 Ekim 1988 tarihinde İstanbul’da silahlı saldırıda öldürüldü. Kamuoyuna yansıyan anlatımlara göre, sivil bir halk otobüsünde seyahat ederken arkadan açılan ateşle vuruldu; olayın eşi ve çocuklarının gözü önünde gerçekleştiği de çeşitli kaynaklarda aktarılır.

Yıldıran’ın öldürülmesi, Diyarbakır Cezaevi iddialarıyla ilgili tartışmanın daha da büyümesine yol açtı. Çünkü bir tarafta “suikasta uğrayan devlet görevlisi” anlatısı güçlenirken, diğer tarafta “işkence iddialarıyla anılan kişinin hesap vermeden öldürülmesi” algısı oluştu. Böylece dosya, hukuki bir süreçten çok siyasi ve toplumsal hafıza çatışmasına dönüştü.

Esat Oktay Yıldıran Mezarı

ESAT OKTAY YILDIRAN MİLLİYETÇİ MİYDİ?

Yıldıran’ın kendi kaleminden yazılmış görüş metinleri, ideolojik beyanları veya kamuya mal olmuş röportajları olmadığı için “görüşleri neydi?” sorusu çoğu zaman yorum alanına kayıyor. Yıldıran'ın, gençliğinde milliyetçi düşüncelerle Türk Silahlı Kuvvetler'e başvurduğu iddia ediliyor. Ancak kamuoyunda Yıldıran, kişisel fikirleriyle değil, 12 Eylül döneminin güvenlik ve disiplin anlayışını temsil ettiği iddia edilen bir pratikle hatırlanıyor.

Bu yüzden “Yıldıran’ın görüşleri” denildiğinde, çoğu tartışma onun şahsi düşüncelerinden çok, devletin o dönemki cezaevi politikasının simgesel bir yüzü olup olmadığına odaklanıyor.

ESAT OKTAY YILDIRAN HAKKINDA KİTAPLAR VE FİLMLER

Diyarbakır Cezaevi’ni anlatan bazı eserlerde, dönem uygulamaları ve cezaevi rejimi bağlamında Yıldıran’ın adı geçer. En çok anılan örneklerden biri Recep Maraşlı’nın Diyarbakır ya da Sodom’un 5 No’lu Zindandaki Bin Günü adlı çalışmasıdır. Ayrıca cezaevi deneyimini anlatan farklı anı metinlerinde de Yıldıran’a ilişkin iddialar ve anlatılar bulunur.

Esat Oktay Yıldıran’ı doğrudan biyografi olarak konu alan popüler bir ana akım filmden çok, Diyarbakır Cezaevi anlatısını merkeze alan yapımlarda “karakter” veya “temsil” olarak yer aldığı görülür.

5 No’lu Cezaevi: 1980–84 adlı belgesel, Diyarbakır Cezaevi’nde yaşananları tanıklıklar üzerinden anlatan yapımlar arasında sayılır.

14 Temmuz / 14 Tirmeh ise cezaevi direniş anlatısına odaklanan filmler arasında anılır ve bazı kaynaklarda Yıldıran karakterinin filmde işlendiği belirtilir.

Kaynak: Haber Merkezi