İstanbul’un Avrupa’ya açılan kapısı Sirkeci Garı, Kültür ve Turizm Bakanlığı öncülüğünde başlatılan restorasyon çalışmalarıyla adeta tarihe yeniden hayat verecek. Tarihi salonlar ve İstanbul Demiryolu Müzesi, restorasyon süresi boyunca ziyaretçilere kapalı olacak. Projeler kapsamında çatı, vitray, cephe ve iç mekanlar aslına uygun şekilde restore edilecek.
Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy, restorasyon sonrası garda “Göç Müzesi, tematik müze ve resim galerisi gibi kültürel alanların oluşturulacağını” ve bu yapıların kesinlikle AVM veya otel olmayacağını belirtti.
TARİHİ GAR YENİDEN İŞLEVLENECEK
Restorasyonun ilk etabı tamamlandıktan sonra Sirkeci Garı salonları, müze, galeri ve tematik kültür alanlarıyla yeniden düzenlenecek. Bakan Ersoy çalışmanın ardından garda hem Demiryolu Müzesi hem de Göç Müzesi’nin ziyaretçilerini ağırlayacağını ifade etti. Göç Müzesi, 1960’larda Türklerin Avrupa’ya gidişini belgeleyerek tarih meraklıları için özel bir alan sunacak.
Çalışmalar “Kültür Adası” konseptiyle tasarlanıyor ve 2026’daki İstanbul Kültür Yolu Festivali’ne kadar tamamlanması hedefleniyor. Restorasyon danışma kurulunda Prof. Dr. Luca Molinari, Prof. Dr. Zeynep Ahunbay, Prof. Dr. Feridun Çılı, Han Tümertekin ve Beral Madra gibi isimler yer alıyor.
TARİHİ MİRAS MÜZE İLE YAŞATILACAK
2005’te İstanbul Demiryolu Müzesi’nin açılmasıyla Sirkeci Garı, kültür ve turizm rotasının önemli bir durağı haline geldi. Müzede sergilenen yaklaşık 300 eser arasında tren parçaları, eski fotoğraflar, istasyon ekipmanları ve lokomotif kabinleri bulunuyor. Sirkeci Garı ayrıca yıllar boyunca festivallere, şenliklere ve konserlere ev sahipliği yaptı.
2013’te Marmaray hattının açılmasıyla raylı ulaşım durdurulsa da 2024’te T6 tramvay hattı üzerinden tekrar hizmete açıldı. Restorasyon tamamlandığında, tarihi gar hem kültür alanı hem de işlevsel bir ulaşım noktası olarak İstanbul’un simgelerinden biri olmaya devam edecek.
İSTANBUL’UN KÜLTÜREL ROTASI YENİLENİYOR
Sirkeci Garı restorasyonu, sadece bir mimari yenileme değil; İstanbul’un tarih, kültür ve göç hikayelerini bir araya getiren bir deneyim olarak öne çıkıyor. Bakan Ersoy’un ifadeleriyle “Bu restorasyonla İstanbul’un simge yapılarından birini hem koruyor hem de halkın erişimine açıyoruz.”