Habertürk’ün eski Genel Yayın Yönetmeni Mehmet Akif Ersoy’un uyuşturucu soruşturması kapsamında tutuklanmasının ardından kanal bünyesinde yaşandığı iddia edilen karanlık tabloya ilişkin çarpıcı açıklamalar gelmeye başladı. SABAH Gazetesi'nde Tuba Kalçık'ın özel haberine göre, eski spiker Nur Köşker yaşadığı taciz, tehdit ve baskı sürecini tüm ayrıntılarıyla anlatarak yalnızca bir kişiyi değil, sistematik bir düzeni işaret etti. Ayrıca Nur Köşker dönemin CEO’su Kenan Tekdağ’ın bu süreçten haberdar olduğunu da aktardı.

“MESLEĞİM AÇIKÇA PAZARLIK KONUSU YAPILDI”

Nur Köşker’den ‘Mehmet Akif Ersoy’ Hakkında Bomba Açıklamalar

Nur Köşker, Habertürk’te çalışmaya başladıktan birkaç ay sonra Mehmet Akif Ersoy’un rahatsız edici mesajlarıyla karşılaştığını belirtti. O dönem her ikisinin de evli olduğunu vurgulayan Köşker, buna rağmen tacizin giderek arttığını söyledi.

Köşker stüdyoda karşılaşmamak için yayın saatlerini ve hareketlerini ayarlamak zorunda kaldığını, mikrofonlarını önceden taktırdığını ve rejiden ayrılmasını beklediğini anlattı. Sürecin, Ersoy’un genel yayın yönetmeni olmasının ardından daha da ağırlaştığını ifade etti.

İstifa ettiği gün Ersoy tarafından odaya çağrıldığını belirten Köşker, “Onunla birlikte olmazsam ve uyuşturucu ile seks partileriyle anılan bu düzenin parçası olmayı kabul etmezsem ekranda yer alamayacağım söylendi. ‘Ekranı unut, istersen masada haber yaz’ diyerek tehdit edildim” dedi.

“STÜDYODA ADETA KÖŞE KAPMACA OYNUYORDUK”

Köşker bu pazarlığı reddettiğini ve istifa ettiğini belirterek, bedelini kendisinin ödediğini söyledi. Yaklaşık bir yıl boyunca işsiz kaldığını, evsiz kaldığı dönemler yaşadığını ve ciddi sağlık sorunlarıyla mücadele ettiğini aktardı.

"Bu bir söylenti değil. Bir yanlış anlaşılma hiç değil. Bu, gücünü makamından alan bir erkeğin, bir kadının mesleğini açıkça pazarlık konusu yapmasının hikâyesidir. Taciz süreci, Habertürk'te çalışmaya başladıktan birkaç ay sonra başladı. O dönem ben evliydim, kendisi de evliydi. Ancak bunun onun açısından hiçbir ahlaki sınır oluşturmadığı kısa sürede ortaya çıktı. Bana rahatsız edici mesajlar göndermeye başladı. Bu mesajlardan ve varlığından kaçınmak için işimi yaparken dahi sürekli önlem almak zorunda kaldım. Bültenlerimizin arka arkaya olduğu günlerde stüdyoda adeta köşe kapmaca oynuyorduk. Yayın çıkışında karşılaşmamak için stüdyoya çok erken gidiyor, mikrofonlarımı önceden taktırıyor, bazen onun rejiden ayrılmasını bekleyip ancak öyle stüdyoya giriyordum. Bu durum uzun süre böyle devam etti. Daha sonra herkesin nasıl biri olduğunu bildiği bu kişi genel yayın yönetmeni yapıldı. Yetkisi arttıkça, benim üzerimde kurduğu baskı da arttı. Artık kaçacak alan kalmamıştı. İstifa ettiğim gün beni odasına çağırdı.

Orada son derece açık bir dille şunu söyledi. Onunla birlikte olmazsam ve kurduğu, uyuşturucu ve seks partileriyle anılan bu düzenin parçası olmayı kabul etmezsem, ekranda yer alamayacağım konusunda tehdit etti. "Ekranı unut, istersen masada oturur haber yazarsın" diyerek beni açıkça ekrandan almakla tehdit etti. Ben bu pazarlığı reddettim ve istifa ettim. Bedelini ise ben ödedim. Yaklaşık bir yıl boyunca işsiz kaldım. Evsizlik yaşadım. Ciddi sağlık sorunları ve ataklarla mücadele ettim. Önce mesleğimden, sonra da bu ülkeden kopmak zorunda kaldım."

“KARANLIK VE DERİN GÜÇ KARŞISINDA NASIL BİR ŞANSIM OLABİLİRDİ?”

"Karşımda gücünü nereden aldığı herkesçe bilinen, sistem içinde korunmuş bir adam vardı. Ben ise Hatay'da köyde yaşayan bir çiftçi babanın, ev hanımı bir annenin kızıyım. Bununla gurur duyuyorum. Ama 10 yıllık meslek hayatım boyunca ne bir torpilim ne de bir siyasi desteğim oldu. Bu noktaya deyim yerindeyse tırnaklarımla kazıya kazıya geldim. Üniversitede okurken çalışmaya başladım. ATV'de gece 12'den sabah 10'a kadar haber yazdığım, hiç uyumadan ya da bir-iki saatlik uykuyla derse gittiğim günlerim oldu. Kendi kendimi okuttum, kendi emeğimle ayakta kaldım. Şimdi bu iki profili yan yana koyduğunuzda, benim o karanlık ve derin güç karşısında nasıl bir şansım olabilirdi? Elimdeki kanıtları insan kaynaklarına götürsem ne değişecekti?"

“DELİLLERİ SAVCILIĞA SUNACAĞIM”

Açıklamalarının ardından Mehmet Akif Ersoy’dan ya da çevresinden doğrudan bir dönüş almadığını belirten Köşker, yalnızca avukatı aracılığıyla inkâr içeren bir açıklama yapıldığını söyledi.

Savcılığın ifadesini almak üzere kendisiyle iletişime geçtiğini açıklayan Köşker, Amerika’dan ifade vereceğini ve Ersoy’un gönderdiği tüm WhatsApp yazışmalarını delil olarak savcılığa sunacağını ifade etti. “Bundan sonra gelecek herhangi bir tehdidin kaynağı bellidir” dedi.

İfadeye çağrılmıştı: Güllü'nün oğlundan ifade sonrası ilk açıklama!
İfadeye çağrılmıştı: Güllü'nün oğlundan ifade sonrası ilk açıklama!
İçeriği Görüntüle

“BU AHLAKSIZ DÜZENİ KENAN TEKDAĞ BİLİYORDU”

Nur Köşker yaşananların münferit olmadığını savunarak, dönemin CEO’su Kenan Tekdağ’ın bu süreçten haberdar olduğunu iddia etti. İsmini vermediği bir spiker arkadaşının yaşananları Tekdağ’a ilettiğini söyleyen Köşker, bu kişinin herhangi bir veda paylaşımına dahi izin verilmeden işten çıkarıldığını öne sürdü.

Nur Köşker’den ‘Mehmet Akif Ersoy’ Hakkında Bomba Açıklamalar2

Buna karşılık Mehmet Akif Ersoy hakkında hiçbir işlem yapılmadığını belirten Köşker, “Böyle bir tabloda insan kaynaklarına gitseydim başıma neler gelirdi, bunu herkes kendine sormalı” ifadelerini kullandı.

"Kenan Tekdağ'ın Mehmet Akif'in yaptığı her şeyden haberi vardı. Böyle bir tabloda insan kaynaklarına gitseydim, benim başıma neler gelirdi? Bunu gerçekten sormak gerekiyor. Ben susmayı, sessizce istifa edip gitmeyi seçtim. Ta ki bu olaylar benim dışımda 'Habertürk Emekçileri' adlı bir X hesabı üzerinden ortaya saçılana kadar. İsmim geçince, artık saklanacak bir şey kalmadı ve çevreme anlatmaya başladım. O noktadan sonra ise, aynı kanalda bile olmamamıza rağmen tehdit edilmeye başladım. Bu tehditler üzerine hızla vize alıp Türkiye'den uzaklaştım. Yani evet, korktum. Ama sadece kendim için değil; ailemin başına bir şey gelsin istemedim. Onların beni korumak isterken zarar görmesinden korktum. Sessizlik bir tercih değil, hayatta kalma refleksiydi."

“SESSİZLİK HAYATTA KALMA REFLEKSİYDİ”

Köşker, neden bugüne kadar konuşmadığına ilişkin soruya ise korku ve güvensizlikle yanıt verdi. Hatay’da yaşayan çiftçi bir ailenin kızı olduğunu vurgulayan Köşker, sektörde hiçbir siyasi ya da kurumsal desteğinin olmadığını söyledi.

Kendisi ve ailesi için endişe duyduğu için sustuğunu belirten Köşker, tehditler sonrası hızla vize alarak Türkiye’den ayrıldığını da açıkladı. “Sessizlik bir tercih değil, hayatta kalma refleksiydi” dedi.

“BU SEKTÖRÜN KANAYAN YARASI”

Benzer şeyleri yaşayan başka kadınların da olduğunu ifade eden Köşker, sektörde kadınların kariyerleri üzerinden baskı kurulduğunu söyledi. Konuşmanın yalnızca geçmişi anlatmak değil, bu düzeni durdurmak için bir adım olduğunu vurguladı.

“Ailemin her şeyi sonradan öğrenmesi en zor kısımdı ama buna rağmen hep arkamda durdular” diyen Köşker, özellikle kadınlara seslenerek sessiz kalmamaları çağrısında bulundu.

Kaynak: SABAH