AB yaptırımları genişliyor: Türk devletleri bankaları listeye eklendi
AB yaptırımları genişliyor: Türk devletleri bankaları listeye eklendi
İçeriği Görüntüle
1979 yılında İran’ın Urmiye kentinde dünyaya gelen Şarife Muhammedi, işçi hakları ve kadın özgürlüğü mücadelesiyle tanınan bir aktivisttir. 2025 yılı itibarıyla 46 yaşında olan Muhammedi, Gilan vilayetinin Reşt şehrinde yaşamını sürdürüyordu. Uzun yıllardır İran’da işçilerin yaşam koşullarına dikkat çekmek, kadınların özgürlük alanlarını genişletmek ve eşitlik taleplerini görünür kılmak için çeşitli platformlarda çalışmalar yürüttü. Onu tanıyanlara göre Muhammedi, barışçıl protestoların ön saflarında yer alan, korkusuz ve kararlı bir aktivistti. Katıldığı eylemler, yazdığı bildiriler ve topladığı imzalarla adını duyurdu.

İdam kararı nasıl geldi?

İran yönetimi, Aralık 2023’te Şarife Muhammedi’yi gözaltına aldı. Suçlamalar oldukça ağırdı: “devlete karşı propaganda yapmak” ve “silahlı isyana katılmak”. Temmuz 2024’te İran Devrim Mahkemesi, Muhammedi’yi “baghi” yani rejime silahlı başkaldırı suçlamasıyla idam cezasına çarptırdı. Bu karar hem İran’da hem de uluslararası arenada büyük yankı uyandırdı. Ekim 2024’te Yargıtay, dosyadaki eksik deliller ve usul hataları nedeniyle kararı bozdu. Ancak Şubat 2025’te yeniden görülen davada aynı suçlamalar tekrarlandı ve yine idam kararı çıktı. Ağustos 2025’te Yargıtay, önceki eleştirilere rağmen bu kararı onayladı. Böylece Şarife Muhammedi’nin idam süreci kesinleşmiş oldu.

Hücrede tutuldu, avukatına erişimi engellendi

Gözaltına alındıktan sonra Reşt kentindeki Lakan Cezaevi’ne konulan Şarife Muhammedi, üç ay boyunca tek kişilik hücrede tutuldu. Bu süre içinde yalnızca sınırlı şekilde avukatıyla görüşmesine izin verildi. Kamuoyuna ulaşan bilgiler, Muhammedi’nin bu süreçte zorla ifade vermeye zorlandığını, fiziksel işkenceye uğradığını ve ciddi sağlık sorunları yaşadığını gösteriyor. Uzun süre aç bırakıldığı, kilo kaybettiği ve psikolojik baskı altında tutulduğu belirtiliyor. Avukatı Amir Raisian, davanın hukukla bağdaşmadığını ve yargılamanın tamamen siyasi amaçlarla yürütüldüğünü ifade etti. Ayrıca davaya bakan hâkimin, önceki mahkemenin yargıcıyla akraba olması, yargı bağımsızlığı tartışmalarını yeniden gündeme getirdi.

Uluslararası tepkiler ve dayanışma çağrıları

Şarife Muhammedi’nin davası yalnızca İran’da değil, tüm dünyada insan hakları savunucularının gündemine girdi. Uluslararası Af Örgütü (Amnesty International), Human Rights Watch ve FRONTLINE Defenders gibi kuruluşlar, idam kararının derhâl kaldırılması için çağrı yaptı.

Kadın örgütleri, işçi sendikaları ve uluslararası dayanışma ağları, Muhammedi’nin yalnız bırakılmaması gerektiğini vurguladı. Avrupa Parlamentosu’ndan bazı milletvekilleri, Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Konseyi’ne acil çağrılarda bulundu.

Türkiye’de de çeşitli siyasi partiler, kadın hareketleri ve insan hakları dernekleri destek mesajları yayımladı. Özellikle “Kadın mücadelesi sınır tanımaz” sloganıyla yapılan paylaşımlar, sosyal medyada geniş yankı buldu.

Kadın hakları ve işçi hakları savunucusu

Şarife Muhammedi, yaşamı boyunca işçilerin sendikal hakları için mücadele etti. Özellikle İran’daki ağır çalışma koşullarına, düşük ücretlere ve kadınların maruz kaldığı ayrımcılığa karşı ses yükseltti. Kadınların iş hayatında ve toplum içinde eşitlik talebini savunan Muhammedi, yalnızca bir aktivist değil aynı zamanda direnişin sembolü olarak görülüyordu. Onun mücadelesi, İran’daki reform taleplerini dile getiren yüzlerce kişinin sesi oldu.

Cezaevinden gelen umut mesajı

Şarife Muhammedi, tüm baskılara rağmen umudunu kaybetmedi. Cezaevinden gönderdiği mesajda şu ifadeler yer aldı:

Bahar yine gelir. Hiçbir kış sonsuza dek sürmez. İnsan diz çökmeden yaşamalı.

Bu sözler, yalnızca İran’daki kadınlara değil, dünya çapındaki özgürlük hareketlerine de ilham verdi.

Şarife Muhammedi’nin hikâyesi, bireysel bir dava olmanın ötesinde İran’daki demokrasi, kadın hakları ve işçi mücadelesinin sembolü hâline geldi. 46 yaşındaki bu cesur kadın, barışçıl eylemleri nedeniyle idam cezasına çarptırıldı ve hukuki süreç tüm dünyanın gözleri önünde adalet ilkesinden uzak şekilde ilerledi. Bugün hem İran’da hem de uluslararası arenada onun adı, direnişin, özgürlüğün ve adalet arayışının simgesi olarak anılıyor.