Dünyada giderek artan gürültü kirliliği, hem insanların hem de doğadaki canlıların yaşamını olumsuz etkiliyor. Kalp hastalıklarından erken ölüme, kuşların göç yollarından iş verimliliğine kadar birçok alanda etkileri görülen bu görünmez kirlilik, sessizliğin değerini her geçen gün artırıyor. Uzman raporları ve araştırmalar, sorunun boyutlarını gözler önüne seriyor.
AVRUPA VE ABD’DE ÇARPICI RAKAMLAR ORTAYA ÇIKIYOR
Avrupa Çevre Ajansı’nın 2020 tarihli raporuna göre ulaşım kaynaklı gürültü, her yıl Avrupa genelinde yaklaşık 48 bin yeni kalp hastalığı vakasına ve 12 bin erken ölüme yol açıyor. Amerikan Halk Sağlığı Derneği verileri ise gürültünün 100 milyondan fazla kişinin sağlığını tehdit ettiğini ortaya koyuyor.
Özellikle açık ofis tasarımlarının yaygınlaşmasıyla çalışanlar üzerindeki baskı artıyor. ABD’de 2017 itibarıyla ofislerin yüzde 70’i açık planlı hale geldi. Araştırmalar, bu ortamların iş verimliliğini azalttığını, çalışanlarda stres oluşturduğunu ve hastalık izinlerini artırdığını gösteriyor.
SOSYAL ALANLARDA GÜRÜLTÜ YÜKSELİYOR
“Clamor: How Noise Took Over The World And How We Can Take It Back” kitabının yazarı Chris Berdik’e göre, şehirlerde restoran ve kafeler akustik tasarımlarıyla gürültü kirliliğini artırıyor. Yüksek sesli müzik, açık mutfaklar ve sert yüzeyler, sosyal alanları yoğun gürültü üreten mekanlara dönüştürüyor.
GÜRÜLTÜ DOĞAL YAŞAMI DA ETKİLİYOR
Forbes yazarı Bruce Dorminey’in aktardığına göre gürültü yalnızca insanlar üzerinde değil, hayvanlar üzerinde de ciddi etkilere yol açıyor. New Mexico’daki Rattlesnake Canyon’da yapılan araştırmalar, doğal gaz kuyularındaki gürültü istasyonlarının bazı kuş türlerini bölgeden uzaklaştırdığını ortaya koydu. Bu durum, bölgedeki ağaçların tohumlarının yayılmasını engelliyor.
Öte yandan, Max Planck Enstitüsü’nün 2022’de gerçekleştirdiği bir çalışmaya göre yalnızca altı dakikalık kuş sesi dinlemek bile depresyon ve kaygı seviyelerini azaltıyor.
SESSİZLİK ARTIK LÜKS HALİNE GELDİ
Gürültü kirliliği, çevre sorunları arasında çoğu zaman geri planda kalsa da uzmanlar bu konunun ciddiyetine dikkat çekiyor. Berdik, sessizliğin hızla “lüks bir ürün” haline geldiğini ve toplumsal farkındalık ile çözüm arayışlarının güçlendirilmesi gerektiğini ifade ediyor.