Uzman Psikolog, TV Programcısı ve Yorumcusu Tuğana Akyürek, kamuoyunda geniş yankı uyandıran Güllü olayına ilişkin yaptığı değerlendirmede, yaşananların yalnızca tekil bir şiddet anı olarak ele alınmaması gerektiğini belirterek, olayın toplumda bastırılmış öfke ve çözümlenmemiş duyguların dışavurumu olduğunu ifade etti.

Akyürek, şiddet görüntülerinin tekrar tekrar dolaşıma sokulmasının ise toplumsal ruh sağlığı üzerinde yıkıcı etkiler yarattığına dikkat çekti.

Uyuşturucu soruşturmasında yeni gelişme: Sosyal medya fenomeni adliyeye sevk edildi!
Uyuşturucu soruşturmasında yeni gelişme: Sosyal medya fenomeni adliyeye sevk edildi!
İçeriği Görüntüle

“BU GÖRÜNTÜLERDE KENDİMİZİ TANIDIK”

Güllü olayının neden bu denli derin bir psikolojik etki yarattığını değerlendiren Akyürek, şu ifadeleri kullandı:
“Bu olay yalnızca tekil bir şiddet anı değil; bastırılmış öfkelerin, çözümlenmemiş duyguların ve yıllar içinde biriken psikolojik yüklerin nasıl yıkıcı sonuçlara dönüşebileceğini gösteriyor. Toplum olarak kendimizi bu görüntülerde tanıdığımız için etkisi bu kadar derin oldu.”

“TEKRAR EDEN ŞİDDET GÖRÜNTÜLERİ İKİNCİL TRAVMA YARATIYOR”

Şiddet içeriklerinin sürekli izletilmesinin insan psikolojisini olumsuz etkilediğini belirten Akyürek, bu durumun doğrudan olaya maruz kalmayan bireylerde dahi travmatik sonuçlar doğurabildiğini vurguladı:
“Tekrar eden şiddet görüntüleri, olaya doğrudan maruz kalmayan kişilerde bile ikincil travmatizasyon yaratıyor. Bu; kaygı, öfke, güvensizlik ve çaresizlik duygularının artmasına neden oluyor. Özellikle kadınlar, çocuklar ve daha önce travma yaşamış bireyler için bu etki çok daha güçlü.”

“ŞİDDETİ KONUŞMAK BİLİNÇLENDİRİR, İZLETMEK TRAVMAYI BÜYÜTÜR”

Şiddetin ele alınış biçiminin belirleyici olduğunu ifade eden Akyürek, “şiddeti konuşmak” ile “şiddeti izletmek” arasındaki farkın altını çizdi:
“Şiddeti konuşmak farkındalık yaratır; şiddeti defalarca izletmek ise travmayı çoğaltır. Konuşmak bilinçlendirir, izletmek ise sinir sistemini sürekli tehdit altında tutar. Bu iki yaklaşım psikolojik olarak tamamen farklı sonuçlar doğurur.”

“SÜREKLİ MARUZ KALMA DUYARSIZLAŞMAYA YOL AÇIYOR”

Bu tür içeriklerin uzun vadede toplumsal etkilerine değinen Akyürek, şiddetin zamanla normalleştiğini belirterek şunları söyledi:
“Sürekli maruz kalma, zamanla duyarsızlaşmaya yol açar. İlk başta şok yaratan görüntüler sıradanlaşır, şiddet normalleşir. Zihin kendini korumak için hissizleşir ve bu durum şiddeti azaltmak yerine fark edilmeden olağanlaştırır.”

“BASTIRILAN ÖFKE YOK OLMAZ, ERTELENİR”

Olayın aile içindeki bastırılmış duygular açısından da önemli bir gösterge olduğuna dikkat çeken Akyürek, şu değerlendirmede bulundu:
“Bastırılan öfke yok olmaz; yalnızca ertelenir. Sağlıklı ifade edilemeyen duygular, uygun bir kanal bulamadığında kontrolsüz ve yıkıcı şekilde dışa vurulur. Bu olay, aile içinde konuşulmayan, bastırılan duyguların nelere dönüşebileceğini çok net gösteriyor.”

“TOPLUMDA ÖĞRENİLMİŞ ÇARESİZLİK OLUŞUYOR”

Şiddet görüntüleri karşısında toplumun neden çaresiz hissettiğine de değinen Akyürek, bunun psikolojik bir sürecin sonucu olduğunu ifade etti:
“Sürekli aynı mesajı alıyoruz: ‘Şiddet her yerde ve durdurulamıyor.’ Bu durum öğrenilmiş çaresizlik yaratır. İnsanlar hem bireysel hem toplumsal düzeyde kendini güvende hissetmemeye başlar.”

“GÖRÜNTÜLERİN PAYLAŞILMASI ADALET SAĞLAMIYOR”

Şiddet görüntülerinin yayılmasının adalet duygusunu güçlendirmediğini vurgulayan Akyürek, bu durumun tam tersine zarar verdiğini söyledi:
“Görüntülerin tekrar tekrar dolaşıma sokulması adalet sağlamaz, caydırıcılığı artırmaz. Aksine, toplumun ruh sağlığı üzerinde yıpratıcı bir etki yaratır.”

“NASIL KONUŞTUĞUMUZ ÇOK ÖNEMLİ”

Şiddetin tamamen görmezden gelinmemesi gerektiğini belirten Akyürek, yöntemin belirleyici olduğunu ifade ederek şöyle konuştu:
“Elbette konuşmalıyız. Ancak nasıl konuştuğumuz çok önemli. Şiddeti bilgilendirici, koruyucu ve onarıcı bir dille ele almak gerekir. Ama şiddet anını tekrar tekrar izletmek, iyileştirici değildir.”

Muhabir: SEVGİ GÜLDOĞAN