Erivan’ın Nor Nork semtinde seyir halinde olan Türk plakalı bir Kızılay ambulansı, sosyal medyada paylaşılan görüntüler sonrası ülke gündemine oturdu. Bir askeri araç ya da resmi konvoy olmamasına rağmen, ambulansın varlığı özellikle rövanşist çevrelerde panik ve tepkiyle karşılandı. Oysa araç, ağır hasta bir kişinin başka türlü taşınmasının mümkün olmaması nedeniyle uluslararası hasta transferi kapsamında görev yapıyordu.

İNSANİ BİR GÖREV SİYASİ BİR KRİZE DÖNÜŞTÜ
Görüntülerin yayılmasının ardından yapılan yorumlar, ambulansın insani niteliğinden çok menşe ülkesine odaklandı. Bazı paylaşımlarda olay, güvenlik tehdidi gibi sunulurken, tepkinin boyutu sıradan bir sağlık hizmetinin dahi düşmanca algılandığını ortaya koydu. Tepkiler, kamuoyunda mantıktan uzak ve duygusal bir refleks olarak değerlendirildi.
Tartışmalar üzerine Armenia Today’e konuşan “Surp Grigor Lusavoriç” Tıp Merkezi Müdürü ve eski “Sivil Sözleşme” milletvekili Narek Zeynalayan, konuya açıklık getirdi. Zeynalayan, ambulansla taşınan kişinin Ezidi kökenli bir Ermenistan vatandaşı olduğunu ve Fransa’nın Kolmar kentinden Ermenistan’a getirildiğini belirtti. Taşımanın tamamen tıbbi zorunluluktan kaynaklandığını vurgulayan Zeynalayan, olayın siyasi bir anlam taşımadığını açıkça ifade etti.
"AMBULANS SİYASET MALZEMESİ OLAMAZ"
Zeynalayan, hasta taşıyan bir ambulansın hangi ülkeye ait olduğuna bakılarak siyasi tartışma konusu yapılmasını kabul edilemez olarak nitelendirdi. Bir ambulansın temel amacının insan hayatını kurtarmak olduğunu hatırlatan Zeynalayan, sağlık alanındaki insani faaliyetlerin politik hesaplaşmaların dışında tutulması gerektiğini söyledi. Sosyal medyada yayılan görüntülerin yanlış algılar oluşturduğunu ve hassasiyetlerin istismar edildiğini de dile getirdi.
Resmi makamlar tarafından olayla ilgili herhangi bir güvenlik riski ya da diplomatik sorun yaşandığına dair açıklama yapılmazken, tartışmanın tamamen sosyal medya üzerinden büyüdüğü belirtildi. Bir ambulansın dahi bu ölçüde tepki çekmesi, Ermenistan’da barış söylemleriyle toplumdaki ruh hali arasındaki çelişkiyi gözler önüne serdi. Yaşananlar, insani temasların normalleşmesi için yalnızca siyasi beyanların değil, toplumsal düzeyde gerçek bir zihniyet dönüşümünün de gerekli olduğunu bir kez daha ortaya koydu.





