Şizofreni, düşünce süreçlerini, algıyı ve davranışları aynı anda etkileyen, kişi ile gerçeklik arasındaki bağı zayıflatan, bu nedenle de var olmayan ses ve görüntülerin gerçekmiş gibi algılanmasına yol açan ruhsal bir hastalıktır. Hastalık ortaya çıktığında kişi, çevresinden gelen uyarılarla zihninde beliren algıları ayırt etmekte zorlanır, sanrılar ve halüsinasyonlar görülebilir, konuşma akışı bozulabilir, duyguların ifadesi azalabilir. Bu durum sosyal yaşamı, işlevselliği ve aile içi ilişkileri etkiler. Şizofreni uzun süreli bir rahatsızlıktır; düzenli ilaç tedavisi, takip ve destekleyici yöntemlerle kontrol altına alınması mümkündür ve tedavinin sürdürülmesi hastalığın yeniden alevlenmesini engellemek için gereklidir.

ŞİZOFREN NEDİR?

Şizofreni, kişinin gerçekte olmayan sesleri duyması, kişiler ya da kurumlar tarafından izlendiğini ya da zarar göreceğini düşünmesi, çevresiyle uyumsuz görünen davranışlar sergilemesiyle ortaya çıkan psikotik özellikli bir ruhsal bozukluktur. Bu rahatsızlıkta sanrı ve halüsinasyonlar öne çıkar ancak her vakada şiddeti aynı değildir. Hastalık bazı bireylerde yavaş seyirli olarak içine kapanma, sosyal ortamlardan uzaklaşma ve ilgi azalmasıyla başlarken bazı kişilerde ani bir atakla belirti vermeye başlar. Erken dönemde görülen konuşmada azalma, alışılmadık uğraşlara yönelme, arkadaş çevresini bırakma gibi belirtiler hastalığın başlangıç işaretleri olabilir. Şizofreni kronik bir tablo olduğu için izlem gerektirir ve kişinin toplumsal yaşamını sürdürebilmesi için düzenli tedavi desteği önemlidir.

ŞİZOFRENİ BELİRTİLERİ NELERDİR?

Şizofreni belirtileri her kişide aynı biçimde izlenmez ancak genel olarak psikotik, negatif ve bilişsel belirtiler olarak üç grupta toplanır. Psikotik belirtilerde kişi olmayan sesleri duyar, çevresindekilerin kendisi hakkında plan yaptığına inanır, mantık akışı bozulur ve konuşma dağılabilir. Halüsinasyonlarda en sık işitsel algılar görülür; kişi tek ya da birden fazla ses duyar, bu sesler yorum yapabilir ya da emir verir nitelikte olabilir. Sanrılarda ise kişi takip edildiğini, aldatıldığını, zarar görme ihtimalinin bulunduğunu düşünerek buna uygun tepkiler verebilir. Negatif belirtilerde duygu ifadesi azalır, ses tonu tekdüzeleşir, sosyal geri çekilme ve günlük etkinliklere ilgi kaybı ortaya çıkar; kişi plan yapma ve sürdürmede güçlük yaşar. Bilişsel belirtilerde dikkat toplamada zorluk, yeni bilgiyi kısa sürede kullanamama, konuşmaları takip edememe gibi sorunlar görülebilir. Bu belirtilerin uzun süreli olması şizofreni lehine değerlendirilir ve tedavi gerektirir.

ŞİZOFRENİ NEDEN OLUR?

Şizofreninin tek bir nedene bağlı olmadığı, genetik yatkınlık, beyin gelişimi, gebelik döneminde geçirilen enfeksiyonlar ve çevresel stres etkenlerinin birlikte etkisiyle ortaya çıktığı kabul edilmektedir. Ailede şizofreni öyküsü bulunan bireylerde hastalık daha sık görülür. Bazı beyin bölgelerinin yapısal ya da işlevsel farklılık göstermesi, sinir hücreleri arasındaki kimyasal iletimin değişmesi de tabloya eşlik edebilir. Ergenlik ve genç erişkinlik dönemleri beyin olgunlaşmasının sürdüğü yıllar olduğu için hastalık sıklıkla bu yaşlarda belirginleşir. Bunun yanında şehir yaşamı, sosyal destekten uzak kalma, madde kullanım öyküsü ve yoğun stresli ortamlar hastalığın ortaya çıkışını kolaylaştırıcı faktörler arasında sayılmaktadır.

ŞİZOFRENİ ÇEŞİTLERİ NELERDİR?

Güncel sınıflandırmalarda şizofreninin alt tipleri tek başlıkta toplanmış olsa da önceki sistemlerde farklı klinik görünümler tanımlanmıştır. Paranoid tipte sanrılar ve işitsel halüsinasyonlar daha ön plandadır ve kişi günlük işlevlerini kısmen sürdürebilir. Dezorganize tipte konuşma ve davranışlar dağınık, duygulanım uygunsuz olabilir ve öz bakım belirgin şekilde bozulur. Katatonik tipte motor hareketlerde azalma ya da tam tersi amaçsız aşırı hareketlilik, kaslarda katılık, karşıdakini taklit etme gibi bulgular yer alır. Farklılaşmamış tipte bu özellikler bir arada görülebilir, rezidüel tipte ise önceki dönemlerde ağır belirtiler yaşanmışken daha sonra yalnızca hafif belirtiler ve içe çekilme devam eder. Belirti yoğunluğu ve işlevsellik düzeyi tedavi planını belirleyen temel unsurlardır.

ŞİZOFRENİ TANISI NASIL KONULUR?

Şizofreni tanısı, psikiyatri uzmanı tarafından yapılan ayrıntılı muayene ile konulur. Sanrı, halüsinasyon, düzensiz konuşma ya da davranış bozukluğunun en az 6 ay boyunca sürmesi tanı açısından önemlidir. Bununla birlikte bu belirtilere yol açabilecek epilepsi, enfeksiyon, madde kullanımı, duygudurum bozuklukları gibi durumların dışlanması gerekir. Bu amaçla kan tahlilleri, beyin görüntüleme yöntemleri ve EEG gibi incelemelerden yararlanılabilir. Tanıyı kesinleştiren tek bir laboratuvar testi bulunmadığı için klinik gözlem ve hastanın öyküsü belirleyicidir. Gereken durumlarda psikometrik değerlendirmeler yapılır ve hastanın sosyal, mesleki, ailevi işlevselliği de tanılama sürecine dahil edilir.

Prostat nedir? Prostat neden olur? Prostat belirtileri nelerdir?
Prostat nedir? Prostat neden olur? Prostat belirtileri nelerdir?
İçeriği Görüntüle

ŞİZOFRENİ TEDAVİSİ NASIL UYGULANIR?

Şizofreni tedavisinin temelini antipsikotik ilaçlar oluşturur. Bu ilaçlar düzenli kullanıldığında sanrı ve halüsinasyonların şiddetini azaltır, hastanın gerçeklikle bağlantısını güçlendirir. İlaçların uzun süreli kullanımı önemlidir; tedavinin erken bırakılması belirtilerin yeniden ortaya çıkmasına yol açabilir. İlaç uyumunun düşük olduğu ya da kişinin kendisine ve çevresine zarar verme riski taşıdığı durumlarda hastane yatışı tercih edilir. Ağızdan ilaç alımında sorun yaşayan hastalarda uzun etkili enjeksiyon preparatları kullanılabilir. İlaç tedavisine ek olarak bireysel psikoterapi, aile eğitimi, toplum ruh sağlığı merkezlerinde yürütülen rehabilitasyon programları hastanın günlük yaşam becerilerini artırmayı ve sosyal hayata katılımını desteklemeyi amaçlar. Dirençli ve katatonik olgularda ya da acil durumlarda EKT uygulanması gündeme gelebilir. Tedavinin sürekliliği, belirtilerin kontrolü ve atakların önlenmesi açısından gereklidir.

ŞİZOFRENİ HAKKINDA SIK SORULAN SORULAR

Şizofreni gerçeklikle bağın koptuğu, var olmayan seslerin duyulduğu ve kişinin çevresindekilere yönelik kuşku yaşadığı bir hastalıktır. Hastalığın yalnızca genetik kaynaklı olduğu düşünülmemelidir; kalıtsal yatkınlık çevresel etkenlerle birleştiğinde tablo belirginleşir. Şizofreni için özel bir kan testi ya da tek başına tanı koyduran görüntüleme yoktur. Tedaviye başlayan hastalarda ilk haftalarda davranışlarda sakinleşme, sonraki haftalarda sosyal ilişkilerde toparlanma izlenir; sanrı ve halüsinasyonlarda gerileme daha sonra görülür. Hastaların bir bölümü yaşamını destekle sürdürebilirken bir kısmında uzun süreli bakım ve vasiye gereksinim doğabilir. Ailelerin ilaç kullanımını takip etmesi, alevlenme belirtilerini erken fark etmesi ve hastayla çatışmasız bir iletişim kurması tedavinin başarısını artırır. Şizofreni toplumda yaklaşık yüzde 1 oranında görülür, erkeklerde biraz daha sık izlenir ve çoğunlukla ergenlikten sonra ortaya çıkar.

Kaynak: Haber Merkezi