Uzman Klinik Psikolog Dilşad Taşkıran ile yapılan röportajda, 2025 yılında ruh sağlığı alanında öne çıkan başlıca sorunlar, artan başvuru nedenleri ve bu tabloyu şekillendiren toplumsal ile ekonomik etkenler ele alındı. Taşkıran, danışan profillerinde belirgin değişimler yaşandığını belirtirken, özellikle genç nüfusta dikkat çeken risk alanlarına işaret etti.

2025’TE EN YAYGIN PSİKOLOJİK RAHATSIZLIKLAR
Uzman Klinik Psikolog Dilşad Taşkıran, 2025 yılında danışanlar arasında en sık görülen psikolojik rahatsızlıklara ilişkin şu ifadeleri kullandı:
“2025 yılında en sık karşılaştığımız psikolojik rahatsızlıklar arasında depresyon ve anksiyete (kaygı bozuklukları) yer almakta; özellikle son yıllarda belirgin artış gösteren bağımlılık ve madde kullanım bozuklukları da dikkat çekmektedir.”
Bağımlılık türleri arasında sosyal medya kullanımına ayrı bir parantez açan Taşkıran, dijital alışkanlıkların ruh sağlığı üzerindeki etkilerine dikkat çekti. Taşkıran, “Bağımlılık türlerinden olan sosyal medya bağımlılığı özellikle değinilmesi gereken konulardan biridir. Kullanım artışından kaynaklı olarak gençlerde sosyal medya etkisi, dijital bağlantı baskısı ve uyku bozuklukları gibi risk faktörleri artmıştır” dedi.

TOPLUMSAL VE EKONOMİK KOŞULLAR RUH SAĞLIĞINI NASIL ETKİLEDİ?
2025 yılındaki toplumsal ve ekonomik gelişmelerin ruh sağlığı üzerindeki etkilerini değerlendiren Taşkıran, değişken koşulların bireyler üzerinde ciddi bir stres yükü oluşturduğunu belirtti.
“Toplumsal ve ekonomik koşulların değişkenliği, ruh sağlığının etkilenmesinde önemli rol oynamaktadır” diyen Taşkıran, özellikle göç olgusuna dikkat çekti. Taşkıran, “Toplumsal koşulların değişiminde göç, son yıllarda dikkat çeken farklılaşmalardan biridir. Küresel olaylar ve travmatik deneyimler göz önünde bulundurulduğunda, bazı bölgelerde savaş ve çatışma ortamı ile doğal afetler göçü tetiklemiş, bu durum insanların ruh sağlığı üzerinde doğrudan stres ve travma etkileri yaratmıştır” ifadelerini kullandı.
Ekonomik koşulların psikolojik rahatsızlıkları tetiklediğini vurgulayan Taşkıran, “Ekonomik koşullardaki yetersizlikler, hedeflerin gerçekleştirilememesine, sosyal aktivitelerden uzak kalınmasına, seyahatlerin ertelenmesine ya da kira, faturalar ve temel ihtiyaçların karşılanamamasına neden olmuştur” dedi.

TÜKENMİŞLİK VE BAĞIMLILIKTA ARTIŞ
Ekonomik yetersizliklerin bireyler üzerindeki uzun vadeli etkilerine değinen Taşkıran, özellikle tükenmişlik duygusunun yaygınlaştığını belirtti. Taşkıran, “Gündemi etkileyen ekonomik yetersizlikler nedeniyle bireylerin tükenmişlik seviyelerinde artış gözlemlenmektedir. Bu durum, özellikle genç nüfusun kumar ve madde kullanımına daha fazla yakınlaşmasına yol açmış, bağımlı kişi sayısında gözle görülür bir artış meydana gelmiştir” dedi.
Aile yapıları üzerindeki etkileri de değerlendiren Taşkıran, “Ekonomik yetersizlik aile içinde kabullenilmiş bir çaresizlik haline gelmeye başlamıştır. Bu durum, yetişmekte olan nesilde ‘hiçbir zaman yeteri kadar para kazanamayacağım’ düşüncesini öne çıkarmakta, gençlerin eğitimden uzaklaşıp hızlı para kazanılabileceği düşünülen tehlikeli yollara yönelmesine neden olmaktadır. Özellikle sosyal medyanın kötüye kullanımı, bu düşünceyi destekleme konusunda önemli bir rol oynamaktadır” ifadelerini kullandı.

BİREYSEL VE TOPLUMSAL ADIMLAR
Röportajda, bireylerin ve toplumun bu süreçte neler yapabileceğine ilişkin değerlendirmelerde de bulunan Taşkıran, çözümün kolektif bilinçten geçtiğini vurguladı. Taşkıran, “Bireysel gelişimi kolektif düşünceyle birlikte ele almak gerekir. Bir bireyin değişiminin ne ifade ettiğini sorgulamak yerine, bireylerin bir bütün oluşturabileceğinin farkına varılmalıdır” dedi.
Eğitim ve tüketim alışkanlıklarına da değinen Taşkıran, “Okunan kitap sayısının ve araştırmaların artırılması, eğitimlerin verimlilik düzeyinin yükseltilmesi ve eğitimin yalnızca bir meslek edinme aracı olmadığının ifade edilmesi önemlidir. Tüketim alışkanlıklarının değiştirilmesi, ikinci el kullanımının yaygınlaşması gibi adımlar da bireylerin psikolojik çıkmazlara sürüklenmesini engelleyebilir” şeklinde konuştu.
Taşkıran, ekonomik zorlukların varlığının kabul edilmesi gerektiğini belirterek, “Bu koşullar birtakım zorlukları beraberinde getiriyor olabilir ancak üstesinden nasıl gelineceği konusunda birlik ve beraberliğin sağlanması gerekmektedir” ifadelerini kullandı.
2025 yılında ruh sağlığı alanında tabloyu ortaya koyan değerlendirmeler, depresyon, anksiyete, bağımlılık ve tükenmişlik gibi sorunların toplumsal ve ekonomik koşullarla birlikte ele alınması gerektiğini gösterdi.






