23.08.2025 tarihli Resmi Gazete’de TCMB tarafından yayınlanan Altın Hesaplarından Türk Lirası Mevduat ve Katılma Hesaplarına Dönüşümün Desteklenmesi Hakkında Tebliğ’de yapılan değişiklikle “KKM hesap açma ve yenileme işlemleri (YUVAM hesapları hariç) 23 Ağustos 2025 tarihi itibarıyla sonlandırıldı.
Bu tarih öncesinde açılmış hesapların vadeleri sona erdiğinde ilgili tebliğler yürürlükten kaldırılacaktır.
KKM Kısa Vadeli Çözüm, Uzun Vadeli Risk!
Kur korumalı mevduat, ilk olarak döviz kurunun Türk lirası üzerinde yarattığı baskıyı hafifletmek için devreye girmişti. KKM, Türk lirasını cazip kılmaya çalışan bir düzenleme olarak kısa vadede etkili olmuştur.
Ancak, bu tür çözüm yöntemlerinin yüzeysel olduğunu ve uzun vadede Türkiye’nin döviz bağımlılığını artıracağı bilinmekteydi.
Hükümetin kararının, Türkiye’nin uzun dönemli ekonomik sürdürülebilirliğini gözardı edeceği tahmin edilebiliyordu.
KKM’nin sona erdirilmesiyle birlikte, Türk lirasına olan güvenin daha da sarsılacağı bir döneme giriyoruz. Geçtiğimiz yıllarda yaşadığımız döviz krizleri ve enflasyon sorunları, halkın dövize olan ilgisini artırdığını gördük. Şimdi ise, faiz desteğinin kalkmasıyla birlikte bir dönemin sonu başlıyor. Ancak bu karar, sadece "faiz" ve "döviz" gibi kısmi ekonomik faktörleri gözönünde bulundurarak alınmış bir karar gibi görünüyor. Türkiye’nin üretim kapasitesi, dış ticaret dengesi ve enflasyon oranları da gözönünde bulundurulmalıydı. KKM’nin kaldırılması, bir anlamda devletin vatandaşının finansal güvenilirliğe olan ilgisizliğini de ortaya koyacaktır.
Bundan Sonraki Adımlar Nasıl olmalı?
Türkiye’nin döviz rezervleri yeterli seviyede değil, dış borçlanma ise büyük bir yük. Kur korumalı mevduat yerine, halkın dövizle değil, TL ile daha uzun vadeli tasarruf yapabileceği teşvik edici reformların hayata geçirilmesi gerekirdi. Bu süreç, enflasyonun kalıcı olarak düşürülmesi, üretim kapasitesinin artırılması ve döviz kurlarındaki dalgalanmalara karşı daha etkili bir ekonomik yönetimle desteklenmeliydi.
Sonuç olarak, düzenleme sadece dövizle ilgili bir sorun değildir. Ekonomik reformların, üretim ve ihracat kapasitesinin artırılması, iş gücü verimliliğinin yükseltilmesi gibi temelden daha fazla düzenleme gerektiren bir sorundur.
Aksi takdirde, bu karar yalnızca ekonomiyi geçici olarak rahatlatırken, çok daha büyük ve kalıcı ekonomik sıkıntılara yol açabilir.