Yüzyıllar boyunca zengin yer altı kaynakları, verimli toprakları ve genç nüfusuyla dikkat çeken Afrika kıtası, Batılı sömürge güçlerinin kıskacından bir türlü kurtulamadı. İngiltere, Fransa, Belçika, Portekiz ve İtalya gibi Avrupalı ülkeler, 19. yüzyıldan itibaren kıtanın neredeyse tamamını siyasi, ekonomik ve kültürel anlamda kendi çıkarları doğrultusunda şekillendirdi.

Ne var ki, son yıllarda Afrika’da yeni bir dönem başlıyor. Artık kıta halkları geçmişin zincirlerini kırmak, eşit ortaklıklar kurmak ve sürdürülebilir kalkınma yolunda ilerlemek istiyor. İşte tam da bu noktada Türkiye’nin Afrika politikası dikkat çekici bir şekilde öne çıkıyor.

Sömürgeciliğin İzleri Silinmiyor, Ancak Sorgulanıyor

Afrika ülkeleri, bağımsızlıklarını kazansalar da sömürge döneminin mirası hâlâ birçok alanda kendini hissettiriyor. Eğitim müfredatlarından hukuk sistemlerine, resmi dillere kadar birçok unsur hâlâ eski sömürgecilerin izlerini taşıyor. Fransa'nın özellikle Batı Afrika'da hâlen ekonomi, para politikası ve kültürel etkisini sürdürdüğü açıkça görülüyor.

Afrika halkları ise artık bu düzeni sorguluyor. Genç nesiller, yerel değerleri öne çıkaran, dış müdahaleye kapalı, kendi kaynaklarını kendi refahı için kullanan bir gelecek istiyor. İşte bu dönüşüm arayışında Türkiye gibi "sömürge geçmişi olmayan" ülkelerle iş birliği yeni bir umut olarak görülüyor.

Türkiye-Afrika Yakınlaşması: Kazan-Kazan Dönemi

Türkiye’nin Afrika politikası, 2005 yılından bu yana belirgin biçimde değişti. O yıl “Afrika Yılı” ilan edildi ve diplomatik ilişkiler büyük bir hızla arttı. 2009’da Türkiye, Afrika Birliği'ne stratejik ortak olarak kabul edildi. Bugün 44 Afrika ülkesinde büyükelçiliği bulunan Türkiye, sadece resmi diplomasiyle değil, insani yardım, ticaret, eğitim ve kültür alanlarında da kıtayla derin bir ilişki geliştiriyor.

TİKA, Yunus Emre Enstitüsü, Maarif Vakfı ve Kızılay gibi kurumlar, Afrika’da binlerce projeye imza atarken, THY’nin Afrika’nın dört bir yanına açılan uçuş ağları da bu yakınlaşmanın sembolü oldu.

Sömürgeciliğin Aksine, Eşit Ortaklık Vurgusu

Türkiye'nin yaklaşımını farklı kılan en önemli unsur: Eşit ortaklık ve karşılıklı saygı. Ne kaynak sömürüsü ne de askeri dayatma… Türkiye, Afrika’daki kalkınma çabalarına destek veriyor; altyapı, sağlık, eğitim ve tarım gibi alanlarda gerçek ihtiyaçlara yönelik projeler geliştiriyor.

Ayrıca Türkiye, Afrika’da Batılı ülkelerin genellikle görmezden geldiği yerel kültürleri önemsiyor; dini, etnik veya kültürel farklılıkları tehdit değil, zenginlik olarak değerlendiriyor.

Geleceğe Dair Umut: İş Birliği, Dayanışma, Adalet

Afrika'nın geleceği, ne Paris'te ne de Londra'da çizilecek. Artık Afrika halkları kendi geleceklerini kendileri belirlemek istiyor. Türkiye’nin bu süreçteki rolü, sömürgecilikten uzak, adalet merkezli bir uluslararası iş birliğinin mümkün olduğunu gösteriyor.

Elbette ki Türkiye’nin Afrika politikası eleştirilerden azade değil. Ticaret dengesi, yatırım güvenliği, yerel istihdam gibi konular tartışılmalı ve geliştirilmeli. Ancak genel tabloya bakıldığında, Türkiye’nin kıtaya sunduğu yaklaşım, eski sömürgecilerin aksine gönülleri kazanma üzerine kurulu.

Afrika’da Yeni Bir Sayfa Açılıyor

21. yüzyıl, Afrika’nın yüzyılı olabilir. Ama bu, ancak kıtanın kendi ayakları üzerinde durmasıyla mümkün olacak. Türkiye, geçmişte kıtaya pranga vuranların aksine, şimdi o prangaları çözmek isteyenlerin yanında duruyor.

Afrika’nın geleceğinde, iş birliği, insani diplomasi ve adil kalkınma ilkeleriyle yazılacak yepyeni bir sayfa var. Ve o sayfanın köşesinde, Türkiye’nin de imzası olması mümkün.