Orta Doğu… Bitmeyen hesapların, değişmeyen satranç tahtası. Bu satrançta taşlar bazen dost, bazen düşman olur. Ama hamle yapanlar bellidir: ABD, Rusya, Çin… Ve elbette Türkiye. Bugün bu denklemin tam ortasında, yıllardır süren bir dramın adı var: Suriye.
Peki bu denklemin en kritik oyuncularından biri olan Rusya, Esad’ı bir gün masada teslim eder mi? Ya da daha net soralım: Putin, Esad’dan vazgeçer mi?
Bu soruya cevap vermek için duygularla değil, soğukkanlı jeopolitik analizle ve millî duruşla bakmak gerekir.
Putin, Esad’ı Sever mi?
Hayır. Ne Putin, Esad’ı sever ne de Esad, Putin’i. Bu ilişkide sevgi değil, çıkar vardır. Putin için Esad, Suriye'deki Rus çıkarlarının bekçisidir. Tartus’taki deniz üssü, Lazkiye’deki hava üssü, Doğu Akdeniz’de Rusya'nın sıcak denizlere açılan kapısı… Bütün bunlar, Esad rejiminin varlığına bağlıdır.
Putin için mesele, Esad’ın kim olduğu değil; Esad sonrası Suriye’nin kimlerin eline geçeceğidir.
Putin Esad’ı Teslim Eder mi? Eder! Ama…
Putin, Esad’ı teslim eder. Ama karşılığında pazarlık masasında Türkiye, ABD veya Batı’dan ne alacağına göre karar verir.
Esad giderse yerine kim gelir?
Suriye toprak bütünlüğü sağlanır mı?
Türkiye’nin PKK/YPG’ye karşı güvenlik talepleri karşılanır mı?
Rusya’ya uygulanacak ambargolar hafifletilir mi?
Putin için Esad, nihai bir müttefik değil, bir geçiş aracıdır. Moskova, gerektiğinde en yakın müttefikini bile satabilecek bir diplomasi geleneğine sahiptir. Nitekim tarih, Sovyetler’in müttefiklerini nasıl yarı yolda bıraktığının örnekleriyle doludur.
Türkiye Ne Yapmalı?
İşte asıl önemli olan soru bu!
Türkiye, Suriye meselesinde yalnızca Esad’a değil, Suriye’nin geleceğine odaklanmalıdır. Çünkü mesele artık sadece Esad değil; Fırat’ın doğusunda kurulan terör yapıları, ABD’nin silahlandırdığı YPG, İran’ın mezhepçi milisleri, Rusya’nın üsleri ve Çin’in sessiz yatırımlarıdır.
Bugün Gaziantep’ten Mardin’e, Hatay’dan Şanlıurfa’ya kadar uzanan sınır hattı, bir iç politik mesele değil; Türk milletinin güvenlik hattıdır.
Eğer Türkiye sınır ötesi harekât yapıyorsa, bu sadece Esad’ı hedef almak için değil; devletin bekasını korumak içindir.
Millî Menfaatler Dostluk Tanımaz!
Rusya ile ilişkiler elbette önemlidir. Ancak unutulmamalıdır ki:
Devletler arasında dostluk yoktur, çıkar vardır.
Putin’in yüzüne güldüğü her lider, sırtından hançerlenmeye adaydır. Bu sadece Türkiye için değil; Esad için de geçerlidir. Bugün "dostum Putin" diyen Esad, yarın kendisini Moskova’nın bir masasında pazarlık unsuru olarak bulursa şaşırmamalıdır.
Suriye’siz Türkiye, Türkiye’siz Suriye Olmaz!
Suriye, bizim için sadece komşu bir ülke değil; tarih boyunca kültürel, coğrafi ve stratejik bağ kurduğumuz kadim bir Türk yurdudur. Halep’te, Şam’da, Lazkiye’de geçmişimiz vardır. Ecdadımızın ayak izleri, mezarları, eserleri oradadır.
Ve biz milliyetçiler biliriz ki:
Bir milletin sınırları, sadece haritadaki çizgiler değildir. Bir milletin sınırları, kalbinin attığı, duasının ulaştığı her yerdir!
Güçlü Türkiye, Güçlü Strateji
Türkiye, bu satranç tahtasında ne piyon ne de vezirdir. Türkiye bu oyunun merkezindedir! Esad gidecek mi, kalacak mı sorusundan önce, şunu sormalıyız:
Türkiye, kendi güvenliğini ve bölgesel etkisini nasıl tahkim edecek?
Eğer Ankara, diplomasiyle Moskova’yı, saha ile terör örgütlerini, stratejiyle Batı’yı dengeleyebilirse, o zaman ne Esad, ne Putin, ne de bir başka lider bizim önümüzde engel olamaz.
Çünkü bu millet, 1915’te Çanakkale’de, 1920’de Sakarya’da, 1974’te Kıbrıs’ta ve 2016’da 15 Temmuz’da ne yapacağını gösterdi.
Ve unutulmasın:
Türk, oynanan oyunu bozmakla meşhurdur!
Ne Putin ne Esad…
Türkiye kendi kaderini kendi yazar!
Kaynaklar: Dışişleri Bakanlığı Verileri, BM Raporları, Uluslararası Ajans A
Bu siteye yazılan köşe yazıları Türkinform'un editöryal politikasını yansıtmamaktadır. Köşe yazılarındaki görüşler yalnızca yazarları ilgilendirmektedir.