Anne ve Baba Olmak, Anne ve Babayı Anlamak…

İnsan, bazı sevgilerin kıymetini ancak sessizlik çöktüğünde, bir sandalye boş kaldığında, bir ses ebediyen sustuğunda anlıyor…

Anne ve baba sevgisi, işte o sessizliğin içinden yankılanan en derin özlemdir.

Yaşarken onların varlığını hayatın olağan bir parçası sanıyoruz. Her sabah duyduğumuz “hadi kalk evladım” sesini, sofrada yanımızda oturmalarını, telefonda “kendine dikkat et” deyişlerini hep varmış gibi kabul ediyoruz.

Oysa bir gün, bir anda… o sesler kesiliyor.

Ve o an anlıyoruz: Meğer biz, onların sevgisiyle nefes alıyormuşuz.

Bir anne giderken, evin duvarları bile ağlar.

Bir baba gittiğinde, dünyadan güven duygusu eksilir.

Küçücükken elimizden tutan, dizimize düştüğümüzde gözyaşımızı silen o eller artık yoktur.

O zaman anlarız, bir annenin ellerindeki yorgunluğun aslında ne kadar büyük bir şefkat sakladığını…

Bir babanın sustuğu anlarda bile nasıl bir koruyuculuk, nasıl bir sessiz fedakârlık gizli olduğunu…

Kaybettikten sonra fark ederiz, evin sessizliğinde yankılanan eksikliği…

Bir çorbanın kokusu bile geçmişe götürür insanı.

Bir şarkının sözü, bir rüzgarın esintisi, bir gülümseme… her şey onları hatırlatır.

Kimi zaman bir fotoğrafta donup kalır gözlerimiz. Kimi zaman içimizdeki çocuk ağlar, “anne” diye, “baba” diye sessizce…

Ve ne kadar yıl geçerse geçsin, o özlem hiç eksilmez bilakis artar — kalbin içinde derinlere yerleşir.

Zaman akar, günler geçer…

Bir bakarız, biz de anne-baba olmuşuz.

Evlatlarımızı büyütürken, onların her düşüşünde, her gülüşünde, her “anne” deyişinde kendi anne-babamızı hatırlarız.

Onların neden geceleri sessizce ağladığını, neden hep güçlü görünmeye çalıştıklarını o zaman anlarız.

Çünkü şimdi biz, aynı duygularla onların yerindeyiz.

Ve fark ederiz ki, anne-babalık; kendini değil, evladını yaşatmaktır.

Ama biliyoruz ki, bir gün biz de gideceğiz…

Bizim çocuklarımız da, tıpkı bizim gibi o acıyı yaşayacaklar.

Bir fotoğrafın kenarında bize gülümseyecekler, bir bayram sabahı yokluğumuzu daha derinden hissedecekler.

Belki bir koku, belki bir şarkı… Onları bize getirecek.

Ve o zaman anlayacaklar: Anne ve babanın sevgisi, yokluğunda bile varlığını hissettiren tek sevgidir.

Hayat aslında bir döngü…

Bir zamanlar minik bir çocukken “anne” diye koştuğumuz eller, şimdi bizim evlatlarımıza uzanıyor.

Bir zamanlar bize “dikkat et yavrum” diyen ses, şimdi bizim dilimizden dökülüyor.

Bir zamanlar bizden gidenler, şimdi kalbimizin içinde yaşıyor.

Biz gittiğimizde de, sevgimiz evlatlarımızın kalbinde kalacak.

Çünkü gerçek miras, ne para ne maldır; gerçek miras sevgidir.

O yüzden, yaşarken sevelim doyasıya.

Bir “seni seviyorum”u saklamayalım, bir sarılmayı ertelemeyelim.

Çünkü bir gün, geriye sadece o sıcaklık kalacak.

Ve biz, çocuklarımızın kalbinde bir tebessüm, bir dua, bir özlem olarak yaşamaya devam edeceğiz…

Rahmetli canım annem ve babam ile bu dünyada yaşama gayem olan ikiz evlatlarıma..

*Bu siteye yazılan köşe yazıları Türkinform'un editöryal politikasını yansıtmamaktadır. Köşe yazılarındaki görüşler yalnızca yazarları ilgilendirmektedir.*.