Birleşmiş Milletler (BM) Genel Kurulu, kuruluşunun 80. yılını kutlamaya hazırlanırken, Güvenlik Konseyi’nde (BMGK) köklü değişim istemeyenlerin öne sürdüğü argümanlar her zamankinden daha zayıf görünüyor.Halen Dünya’nın “beş büyük” gücü arasında yer alan Fransa’nın koloni geçmişi, nükleer mirası ve askerî etkisindeki sarsıntı, Paris’in BM Güvenlik Konseyi’nde elinde tuttuğu daimî sandalyesini tartışmaya açıyor.

Kolonyal Dosya: Kovulan Fransız Askerleri, Kapanmayan Yaralar

İngiltere, II. Dünya Savaşı sonrasında eski sömürgelerinden “çekilirken” ekonomik bağlarını korumayı başarmıştı; Fransa ise benzer bir “yumuşak” geçişten kaçındı. Vietnam’da Điện Biên Phủ bozgunu (1954), Cezayir’deki şiddetle bastırılamayan bağımsızlık savaşı (1954-1962) ve 1956 Süveyş fiyaskosu, Paris’in “büyük güç” mitini yerle-bir etti. Buna rağmen Fransa, BMGK’de daimî üye statüsünü korudu. Oysa aynı dönemde nükleer denemelerinden Polinezya’ya, Cezayir çöllerinden bir çevre felaketi mirası kaldı; son araştırmalar, Fransız Polinezyası’ndaki atmosferik testlerin yerli halkı hâlâ olağanüstü radyasyona maruz bıraktığını gösteriyor. Cezayir’de yaşanan ise tam bir insanlık dramı. Tüm bunların müsebbibi Fransa ise hala dış politikasını “medeniyet” sosuyla yürütme çabasında.

Afrika’da Kapanan İleri Karakollar, Açılan Soru İşaretleri

“Barkhane” Operasyonu’nun çöküşüyle Mali, Burkina Faso ve Nijer’den peş peşe kovulan Fransız askeri birlikleri, 2025 itibarıyla Gabon ve Cibuti dışında kalıcı üs bulmakta zorlanıyor. Fildişi Sahili’nin son Fransız üssünü devralması ise Paris’in kıtadaki askerî profilini sembolik düzeye indirdi. Bu zoraki geri çekiliş sadece Fransız askeri veya siyasi nüfuzunun değil, BMGK daimî koltuğunun dayandığı “küresel düzen koruyucusu” iddiasının da erozyona uğradığını gösteriyor.

Tarihî Kayırma: Yalta Fotoğrafına Giremeyen, Sandalyeyi Kapan Ülke

Yalta Konferansı’nda Roosevelt, Churchill ve Stalin varken De Gaulle yoktu; buna rağmen Fransa, “tarihsel idealler” ve “liberal miras” gerekçesiyle 1945’te Konsey’e giriverdi.

O sandalye, görünürde Avrupa’daki güç dengesinin Britanya-Sovyet-ABD üçgenine Paris’i ekleyerek Almanya’nın “oyuna dönme” çabalarını frenleme aracıydı. Gerçekte ise İngilizlerin dünyada sömürge sistemini devam ettirme çabalarında son bir gayretti. Ancak sömürgeciliğin en azından ideolojik olarak çöktüğü, Avrupa Birliği’nin doğduğu, İngiltere’nin Brexit’le birlikten ayrıldığı bugünkü tabloda “Fransa=AB” denklemi artık inandırıcı olmaktan uzak. Eğer AB tek bir sandalye ile temsil edilecekse, ekonomi ve nüfus ölçeği bakımından Almanya’nın eli Fransa’dan çok daha güçlü.

21. Yüzyılın Çok Kutuplu Gerçeği

Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin mevcut hali dünyanın ağırlık merkezini yansıtmıyor: Hindistan, Brezilya, Nijerya gibi bölgesel güçler uluslararası güvenlik gündemini doğrudan etkilerken karar masasına çağrılmıyor. 2025 başında BM’deki resmî reform müzakereleri, üyeliğin coğrafî dağılımını ve nüfus temsiliyetini genişletme konusunda yeni bir ivme kazandı. Çok kutuplu dünya, aslında sadece ABD-Rusya-Çin üçlüsünden ibaret değil. Değişik coğrafyalarda ortaya çıkan bölgeler güçler de var. Ancak şimdilik elde çok kutupluluk gerçeğini BM’ye yansıtabilecek somut bir ilerleme yok. Herkes durumun farkında; ancak Fransa dünya politikasına yön veren “sahadaki gerçeklerler” ile yüzleşmek konusunda isteksiz. Vietnam’dan, Cezayir’den nasıl “kovuldu” ise, BMGK’den aynı şekilde kovulmayı bekliyor; kovulmadan gitmek konusunda isteksiz.

Sonuç: Sandalyeyi Hak Etmek

Bugün Fransa’nın BM Güvenlik Konseyi’nde daimî üyeliğini savunmak, ancak Afrika’da kendisini istemeyen rejimlere rağmen “medeniyet misyonu” iddiasını sürdürmek kadar gerçekçi ya da ikna edici. Buna karşılık Türkiye’nin yükselen küresel diplomatik rolünü, Hindistan’ın dev nüfusunu, Nijerya üzerinden Afrika temsiliyetini veya Brezilya’nın Latin Amerika’daki liderliğini BM Güvelik Konseyi’ne taşımak, BM’yi 1945 mantığının zincirlerinden kurtaracaktır. BM ancak böyle radikal bir reform sonrasında yeniden küresel siyasette etkin bir rol kazanabilir. Kısacası “dünya beşten büyüktür” şiarını iyi anlamak gerekmektedir. Bu beş içinde dünya artık Fransa’dan kesinlikle büyüktür. Paris, koltuğunu devretmeye razı olmazsa, BMGK’nın giderek sembolikleşmesi ve karar mekanizmasının başka platformlara kayması kaçınılmazdır.

BM, 80. yaş gününü kutlarken tercihler net: Ya Güvenlik Konseyi dünya siyasetinde sahadaki gerçeği yansıtır, ya da gerçekler Konsey’in ve dolayısıyla BM’nin hükmünü sona erdirir.