Geçen hafta Laçin’de Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Cumhurbaşkanı İlham Aliyev ve Başbakan Şahbaz Şerif’in üç bayrağın altında el ele vermesi yalnızca törensel bir fotoğraf değildi. Bu resim, aynı zamanda “Üç Kardeş İttifak” formatının, jeopolitik bir güç eksenine dönüştüğünün ilanıydı.

Üç Bayrak ve Karabağ Azerbaycan’dır

Karabağ’ın işgalden kurtarıldığı 44 günlük vatan muhaberesi sırasında Ankara’nın yanı sıra İslamabad da Bakü’ye kayıtsız şartsız destek sağladı. Nitekim; zafer kutlamaları sırasında vefakâr Azerbaycan insanı, üç ülkenin bayraklarını birlikte salladı. Büyük zaferin beş yıl geçmesine rağmen bugün hala Bakü’de herhangi bir berber veya dönerci dükkanında üç kardeş ülkenin bayraklarıyla bezenmiş, “Karabağ Azerbaycan’dır!” posteri görmek gayet normaldir.

Avrasya’da Yeni Bir Güç Geometrisi

ABD merkezli küresel güvenlik mimarisinin eş zamanlı krizleri kontrol altına almakta zorlandığı bir anda, Türkiye-Azerbaycan-Pakistan arasında gelişen kendine özgü “stratejik ortaklık” Avrasya güçlerinin “büyük satranç tahtasını” çok kutuplu dünya gerçeklerine uygun olarak nasıl yeniden dizayn ettiğine işaret ediyor.

Türkiye: NATO’nun Müslüman Güç Merkezi

Türkiye, NATO’nun ikinci büyük ordusu, cephede sınanmış yüksek SİHA sanayii ve Boğazlar üzerindeki coğrafi kaldıraç gücüyle üçgenin mihenk taşı. İkinci Karabağ Savaşı’nın seyrini değiştiren ve artık Kiev’den Kigali’ye ihraç edilen Türk savunma ürünleri Ankara’nın NATO ittifak yükümlülüklerini özerk güç projeksiyonu ile harmanlama yeteneğini ortaya koyuyor. Bir zamanlar “eksen kayması” diye eleştirilen bu küresel duruş artık “Türkiye Ekseni” olarak adlandırılıyor.

Azerbaycan: Hazar Köprüsü ve Enerji Diplomasisi

Azerbaycan, zafer kazanmış askeri gücünün yanına yumuşak güç ve kamu diplomasisi boyutlarını başarıyla ekliyor. Bakü–Tiflis–Ceyhan, TANAP ve yeni açılan Iğdır–Nahçıvan hattı Avrupa’ya enerji güvenliğine katkıda bulunurken, Bakü’ye aynı anda Rusya, Çin, İsrail ve hatta İran’la görüşebilme esnekliği sağlıyor. Cumhurbaşkanı Aliyev bunu “Orta Koridor” olarak tanımlıyor: Çin trenlerini Orta Asya ve Anadolu üzerinden Avrupa pazarlarına bağlayan kara köprüsü, yaptırımlarla bölünen dünyada elzem bir tedarik rotası olarak önem kazanırken Bakü, küresel enerji jeopolitiğinin en kritik bir aktörü olarak ön plana çıkıyor.

Pakistan: Nükleer Güç ve Çin Kaldıracı

İslamabad, hiçbir başka Müslüman ülkede olmayan bir unsuru kardeşlik ittifakına sunuyor: nükleer kapasite. Bu caydırıcılık, Çin-Pakistan Ekonomik Koridoru (CPEC) ve birlikte üretilen JF-17 Blok III savaş uçaklarıyla birleşince Pakistan küresel öneme haiz bir ülke olarak karşımıza çıkıyor. Pakistan’ın son çatışmada Hindistan Hava Kuvvetleri’nin özellikle Avrupa menşeili silah sistemlerine karşı kazandığı başarı, askeri teknoloji açısından bir kırılma noktasına işaret ediyor.

Çok Kutuplulukta Denklem bozana Avrasya Sinerjisi

Türkiye’nin Batı Güvenlik sisteminin yapıtaşı NATO’nun önemli bir üyesi olması, Azerbaycan’ın bir enerji merkezi olarak özellikle Rusya ve İsrail ile yürüttüğü başarılı diplomasi ve Pakistan’ın dünyadaki ilk ve tek “nükleer Müslüman devleti olması ve Çin ile olan askeri-stratejik ortaklığı, Türkiye-Azerbaycan-Pakistan Kardeşlik İttifakına özellikle çok kutuplu dünyanın kendine özgü parametreleri dikkate alındığında ayrı bir anlam kazandırıyor.

Ankara’nın SİHA fabrikalarından, Bakü’nün enerji terminallerine, İslamabad’ın nükleer tesislerine Türkiye-Azerbaycan-Pakistan ekseni, sert güç, hidrokarbon ve nükleer caydırıcılığı birleşik ortak bir pakette dünyaya sunuyor. Kardeşlik ittifakı kısa vadede her üç ülkenin pazarlık gücünü artırırken; uzun vadede ortaya çıkan sinerji, Batı karşıtı ya da Pekin bağımlısı olmayan, ama son derece etkili bir “alternatif güç koalisyonu” modeli ortaya koyuyor. Üç Kardeş, askerî yoldaşlığı ekonomik karşılıklı bağımlılığa ve kurumsal ağırlığa dönüştürebildiği ölçüde, 21. yüzyılın çok kutuplu ve akışkan güç geometrisinde kalıcı bir yer edinme potansiyelini taşıyor.