Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı ABB Başkanı Mansur Yavaş hakkında soruşturma izni talep etti..
Suçu…konser harcamaları…
Peki Yavaş ne yaptı..
Oldukça net bir yanıt verdi: “İzne gerek yok, çağırırlarsa ifade vermeye hazırız.” dedi…
Bu açıklama, siyasetin gergin atmosferinde dikkat çekici bir duruştu…
Ancak bu gelişme, son dönemdeki belediye operasyonları zincirine yeni bir halkayı mı ekleyecek sorusunu da beraberinde getirdi…
Son aylarda birçok CHP’li belediye başkanı hakkında soruşturmalar açıldı, bazıları görevden alındı, bazıları tutuklandı…
Henüz bu davaların hukuki akıbeti bile netleşmemişken, şimdi de Ankara Büyükşehir Belediyesi’nin gündeme alınması doğrusu hiç de şaşırtıcı olmadı…
Ama garip bir tesadüf değil mi?
Bu “operasyon kervanına” bugüne kadar hiçbir AK Parti belediye başkanı katılmadı.
Ne yanından, ne uzağından geçtiler…
Sanki tüm usulsüzlükler sadece muhalefet belediyelerinde yaşanıyor…
Diğer partilerin belediyeleri ise adeta kusursuz birer yönetim örneği sergiliyor…
Peki gerçekten öyle mi…
Yoksa hukuk terazisi mi bir tarafa fazla mı eğiliyor…
Kim olursa olsun, kim hangi partiden olursa olsun…
Bir belediye suç işlemişse, elbette soruşturma açılmalıdır…
Eğer suçlu varsa, elbette mahkemeye çıkarılmalı ve yargı önünde hesabını vermelidir…
Bu konuda kimsenin itirazı yok.
Ancak sorun seçici bir adalet görüntüsüdür…
Aynı ülke sınırları içinde, aynı yasalarla yönetilen belediyelerde, aynı türden iddialar farklı muamele görüyorsa…
Orada hukuk değil, yorum farkı devreye girmiş demektir…
Az bir geçmişe gidelim…
Ankara’da herkesin bildiği..
yıllardır konuştuğu bir konu var…
Ankapark !!!
Milyarlarca liralık kamu kaynağının heba olduğu…
şehrin hafızasında iz bırakan bir proje…
Onca iddia, onca rapor, onca tartışma…
Ama garip bir şekilde o dosyanın üzerine kimse gitmiyor…
Bu kadar kapsamlı bir zararın olduğu bir projede neden ciddi bir soruşturma başlatılmadı?
İdari ve adli makamlar neden bu konuda sessiz?
Yoksa bu sessizlik de mi bir tercihin yansıması?
Görünen o ki, son dönemde açılan birçok dosya, kamuoyunda birer hukuki süreçten çok siyasi tartışma olarak algılanıyor…
Oysa hukuk, siyasetin aracı değil…
tam tersine, siyasetin sınırını çizen ilkedir…
Bir yandan bazı belediyeler üzerindeki operasyonların hızla yürütülmesi…
diğer yandan belli konuların hiç gündeme getirilmemesi, bu dengenin bozulduğunu gösteriyor…
Unutmayalım, “keser döner sap döner, gün gelir hesap döner” atasözü boşuna söylenmemiştir…
Bugün gücü elinde bulunduranlar, yarın aynı sürecin karşısında olabilir…
Hukuk, bir gün herkese lazım olur…
Siyasi rekabetin kızıştığı dönemlerde en çok zarar gören şey, ne yazık ki adalettir…
Bu nedenle kim olursa olsun, kim hakkında olursa olsun, hukukun terazisi şaşmamalı…
Ne iktidar ne muhalefet; hiç kimse yargının üzerine gölge düşürmemelidir…
Hukuku siyasete bulaştırmak, kısa vadede güç kazandırır gibi görünse de, uzun vadede devleti zayıflatır…
Adaletin değeri, yalnız adaletli günlerde değil; en gergin, en tartışmalı dönemlerde anlaşılır…
Velhasıl…
Hukuka zarar vermeyelim.
Hukuku ziyan etmeyelim.
Hukuku siyasetin konusu yapmayalım…
Çünkü gün gelir, o hukuk hepimize lazım olur.
Vesselam.