Karadeniz’de art arda yaşanan gelişmeler, yalnızca askeri değil; stratejik ve hukuki boyutlarıyla da dikkatle ele alınması gereken bir tabloyu ortaya koymaktadır…

Önce Karadeniz’de, Türkiye’nin münhasır ekonomik bölgesi içinde ticari gemilerin hedef alınması; hemen ardından Türk hava sahasında yabancı menşeli bir İnsansız Hava Aracı’nın (İHA) düşürülmesi, doğal olarak kamuoyunda ciddi bir endişe ve sorgulamayı beraberinde getirmiştir…

Milli Savunma Bakanlığı tarafından yapılan resmi açıklamada; Karadeniz üzerinden hava sahamıza yaklaşan bir hava izinin tespit edildiği, söz konusu unsurun F-16 savaş uçaklarımız tarafından takibe alındığı ve meskûn mahallerden uzak, emniyetli bir bölgede angajman kuralları çerçevesinde vurularak düşürüldüğü ifade edilmiştir…

Bu noktada, hava sahamızın korunmasına yönelik kararlı ve profesyonel müdahalesi nedeniyle Türk Hava Kuvvetleri’ni takdir etmek gerekir. Böylesine hassas ve kriz potansiyeli taşıyan bir olayda, uluslararası hukuk ve angajman kuralları çerçevesinde en doğru refleksin gösterilmiş olması önemlidir…

Ancak meselenin yalnızca taktik düzeyde değerlendirilmesi yeterli değildir. Olayın stratejik ve jeopolitik boyutları da dikkatle analiz edilmelidir…

Son dönemde; İsrail, Yunanistan ve Güney Kıbrıs Rum Yönetimi arasında görünür siyasi ve askeri iş birliklerinin yanı sıra, hava kuvvetleri düzeyinde örtülü temaslar yürütüldüğüne dair iddialar kamuoyuna yansımaktadır…
Yaşanan bu son İHA olayı, bölgesel güç dengeleri açısından yeni ve farklı bir pencerenin açılmakta olduğuna işaret ediyor olabilir…

Bu gelişmeler karşısında insan şu soruyu sormadan edemiyor…
Türkiye, bilinçli biçimde daha büyük ve karmaşık bir bölgesel denklemin içine mi çekilmek isteniyor?..

Dikkat çekici olan bir diğer husus ise, hükümete uzun süredir muhalif ya da eleştirel yaklaşan askeri ve stratejik uzmanların dahi bu olayları ciddiyetle değerlendirmesi ve risklere işaret etmesidir…

Nitekim “Mavi Vatan” doktrininin mimarlarından Emekli Tümamiral Cem Gürdeniz, düşürülen İHA hadisesini;
“Karadeniz’de dördüncü yılına giren savaş sürecinde, Türkiye’yi Rusya Federasyonu ile karşı karşıya getirmeyi amaçlayan girişimlerin bir parçası” şeklinde yorumlamaktadır…
Bu değerlendirme, olayın yalnızca bir hava sahası ihlali değil; daha geniş bir stratejik senaryonun parçası olabileceğini göstermektedir…

Özetle;
Karadeniz’de ticari gemilerin hedef alınması ve ardından bir İHA’nın Ankara’ya yaklaşık 100 kilometre mesafede düşürülmesi, tesadüf olarak geçiştirilemeyecek ölçüde ciddi gelişmelerdir…
Bu süreç, askeri, diplomatik ve hukuki boyutlarıyla yakından izlenmeli; olası provokasyonlara karşı çok katmanlı bir devlet aklıyla değerlendirilmelidir…
Takipte fayda var…
Vesselam…

*Bu siteye yazılan köşe yazıları Türkinform'un editöryal politikasını yansıtmamaktadır. Köşe yazılarındaki görüşler yalnızca yazarları ilgilendirmektedir.*