MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin “Öcalan gelsin, Meclis’te konuşsun ve PKK’nın lağv edildiğini ilan etsin” sözleriyle başlayan tartışmalar; PKK’nın sözde “silah bırakma” açıklaması ve TBMM’de kurulan komisyonun İmralı’ya giderek Öcalan’la görüşmesiyle birlikte çok daha farklı bir aşamaya evrilmiştir…
Bu gergin atmosfer içinde, terör örgütü PKK’nın sözde üst düzey yöneticilerinden Amed Malazgirt’in yaptığı son açıklama ise sürecin perde arkasına dair önemli ipuçları vermektedir…
Ahmed Malazgirt yaptığı açıklamada;
Önder Apo’nun başlattığı tüm adımlar hayata geçirilmiştir…Bundan sonra bizim tarafımızdan atılacak başka bir adım olmayacaktır…
Malazgirt ayrıca örgütün tüm sorumluluklarını yerine getirdiğini iddia ederek…
Bundan sonraki adımı atması gereken tarafın devlet olduğunu ileri sürmüş….
Ve yaptığı açıklamanın devamında ise…örgütün derinleşen taleplerini şu sözlerle dile getirmiştir…
“Önderlik, çatışma hatlarından çekilin dedi…çekildik…
Silahlarımızı teslim etmedik ve bunu sembolik olarak yaptık. Türk devleti gerçekten Kürt-Türk kardeşliğini savunuyorsa atacağı ilk adım Önder Apo’nun özgürlüğüdür.”…ifadelerini kullanmıştır…
Bununla birlikte…terörist Bese Hozat ne dedi…Türkiye bu süreci geliştirmezse Türkiye’nin geleceği çok karanlıktır….
PKK kadroları af maf istemiyor…Eve dönüş yasası falan da istemiyor…
Af, suç işleyenler için yapılır…
Biz suç işlememişiz ki af isteyelim..demiş
Öz güvene bak sen….
Bu tür pervasızca yapılan açıklamaların, sürecin başından beri kamuoyuna anlatılan beklentilerle örtüşmediği çok net bir şekilde görülmektedir…
Hatırlayalım lütfen…
Halkımıza anlatılan şunlardı:
PKK silah bırakacaktı…
Örgüt mensupları teslim olacaktı…
Terörsüz Türkiye söylemiyle
Türkiye terörle mücadelede yeni bir döneme girecekti…
Ancak bugün görüyoruz ki yapılanların tamamı sembolik kalmış; örgüt gerçek anlamda silahsızlanmadığı gibi süreci kendi siyasi talepleri doğrultusunda bir baskı aracına dönüştürmüştür…
Terör örgütünün dayatmalarıyla ilerleyen bir süreç, sadece güvenliğimizi değil, milli bekamızı, devlet bütünlüğümüzü ve jeopolitik varlığımızı da tehdit eder…
Bu bağlamda….kamuoyunda oluşan haklı beklenti açıktır:
Yapılan son açıklamalar karşısında maksimum dikkat ve uyanıklık gösterilmelidir…
Devlet, terörle mücadeledeki kararlılığını tavizsiz şekilde sürdürmeli…
Bireysel taleplerin veya örgütsel baskıların yönlendirmesiyle değil…
Milletin yüksek menfaatleri doğrultusunda politika belirlemelidir…
Tabi ki terörsüz Türkiye için tüm adımlar atılmalı…
Bunun gerçekleşmesi için tüm imkan ve olasılıklar denenmeli ve hayata geçirilmelidir…
Bunda herhangi bir beis yoktur…
Ancak; gelinen noktada, “Ne kaldı geriye… Aponun özgürlüğü mü?” sorusu sadece bir değerlendirme değil, Türkiye’nin geleceğini doğrudan ilgilendiren bir beka meselesidir…
Ayrıca Barzani’nin korumalarının, silahlı bir şekilde topraklarımızda boy göstermesine ne demeli?
Bu nasıl bir ciddiyetsizlik, nasıl bir aymazlıktır!
Egemenliğimizin açıkça hiçe sayılmasına sessiz kalmamız mı bekleniyor?
Bu çerçevede, MHP Lideri Devlet Bahçeli’nin bu açıklamalara yaptığı kısa ve geçiştirici eleştiri değil….yapılanlara nasıl bir kalıcı yanıt vereceği…
Sürecin bundan sonra hangi yönde ilerleyeceği…
devlet aklının terör örgütünün taleplerine karşı nasıl bir pozisyon alacağı merakla beklenmektedir…
Görünen o ki ortada çok fazla hesap dönüyor…
Ama unutmasınlar…
keser döner, sap döner,
gün gelir hesap döner…
Vesselam…
*Bu siteye yazılan köşe yazıları Türkinform'un editöryal politikasını yansıtmamaktadır. Köşe yazılarındaki görüşler yalnızca yazarları ilgilendirmektedir.*