Emekli perişanım diyor…
Asgari ücretli geçinemiyorum diye feryat ediyor…
Memur, işçi, esnaf, çiftçi, öğrenci hep mutsuz…
Yani toplumun çoğu yoksulluk sınırında ayakta kalma mücadelesi veriyor…
Hatırı sayılır ölçüde yetim, dul, yaşlı, bakıma muhtaç olanlar açlık sınırında hayata tutunmaya çalışıyor…
Ve bir de bunların üstüne, ülkede icra ve iflas dosya sayısı 24 milyonu aşarak rekor kırdığı görülüyor…
Evet yanlış duymadınız…
İcra dairelerinde 24 milyondan fazla dosya…
Şimdi düşünün…
kaba varsayımlarla 24 milyon icra/iflas dosyası, doğrudan 7–24 milyon kişi, haneleriyle birlikte ise yaklaşık 23–76 milyon kişi aralığında bir nüfusu etkiliyor…
Makul bir “orta senaryo”da bu sayı 40 milyon civarı düşünülüyor…
Başka bir deyişle en az 40 milyon insanın doğrudan ya da dolaylı şekilde bu bataklığın içinde olduğunu söylemek çokta abartı olmaz herhalde…
40 milyon… Bu sayı neredeyse ülke nüfusunun yarısına denk geliyor. ..Yani icra sadece bir hukuki süreç değil, koskoca bir toplumsal facianın adı olmuş sanki…
Ülke olarak gerçekten korkunç bir tabloyla karşı karşıyayız…
Ülke nereye sürüklenmiş…
Daha doğrusu, nasıl bu kadar batık hale gelmiş, anlamak mümkün değil…
İflas edip kapısına kilit vuran şirketler…
Kepenk indiren esnaflar…
İş bulamayan gençler…
Ve yarınını göremeyen milyonlar…
Ekonomi sarsıldığında sadece para değil, umut da kayboluyor…
İşte bugün yaşadığımız tam da bu…
Halkın tek umudu, bir gün ekonominin toparlanacağı yönünde…
Ama soruyorum size…
Bunca tahribat nasıl onarılacak…
ekonomi düzelse bile geçmişte yaşanan kayıplar nasıl telafi edilecek…
Peki…borç batağındaki milyonların yeniden ayağa kalkması…
Kaybolan işletmelerin geri gelmesi…
İşsiz kalanların yeniden iş bulması…
Nasıl olacak….
Bunların hiçbirine ne iktidarın ne de muhalefetin inandırıcı bir cevabı var…
Sadece konuşuyorlar… ama boş konuşuyorlar…
Sadece günü kurtarma derdindeler…
Oysa milletin sofrasındaki boş tabak, her şeyden daha yüksek sesle konuşuyor…
Yazık bu millete…
Bu millet böylesine büyük bir sefaleti hiç hak etmiyor…
Vesselam…