Eğitim, bir milletin kaderini belirler. Okul sıralarında şekillenen zihinler, yarının doktorlarını, mühendislerini, sanatçılarını ve liderlerini oluşturur.

KÖŞE YAZISI | Hazırlayan: Harun ŞAHİN

Ancak başarı, sadece öğrenciyi okula getirmekle sağlanmaz; gerçek başarı, her çocuğun potansiyeline ulaşabildiği bir eğitim sistemini kurabilmekle mümkündür. Türkiye’de zorunlu eğitimin 12 yıla çıkarılması, bu alanda önemli bir adım olsa da, bu süreci nitelikli ve etkili hale getirmek için hâlâ kat edilmesi gereken uzun bir yol var.

Zorunluluk Değil, Merak ve Sevgi

Bugün Türkiye'de milyonlarca öğrenci sabahın erken saatlerinde okul yolunu tutuyor. Ancak ne yazık ki, büyük bir kısmı dersliklerde ilgiyle öğrenmiyor, sadece "zorunlu" oldukları için oradalar. Oysa eğitim, korku ve baskı ile değil; merak, ilgi ve sevgiyle beslenirse kalıcı olur. Başarının temelinde öğrencinin öğrenmeye istekli hale getirilmesi yatar. Bu yüzden ilk çözüm, öğretmenleri ve müfredatı öğrencinin ilgisini çekecek şekilde yeniden yapılandırmaktır.

Öğretmen Güçlü Olursa Gelecek de Güçlü Olur

Kaliteli eğitim, kaliteli öğretmenle başlar. Öğretmen, sadece bilgi aktaran değil, aynı zamanda rehberlik eden, ilham veren bir figürdür. Türkiye’de öğretmenlerin sürekli mesleki gelişim imkanlarına erişimi artırılmalı, maaş ve çalışma koşulları iyileştirilmeli, öğretmenlik mesleği toplumsal itibarıyla hak ettiği yere getirilmelidir. Çünkü mutlu öğretmen, mutlu öğrenci demektir.

Ezbere Değil, Yeteneğe ve Yaratıcılığa

Mevcut sistem, çoğu zaman ezber üzerine kurulu. Öğrenci bilgiyi anlamıyor, sadece sınavı geçmek için kısa süreli hafızasına yüklüyor. Bu da uzun vadeli başarısızlığı getiriyor. Oysa her çocuk aynı değildir. Kimisi sayılarda iyidir, kimisi sözcüklerde, kimisi ise elleriyle üretmeyi sever. Eğitim sistemi, her bireyin yeteneğini keşfedecek esneklikte olmalıdır. Sanat, spor, kodlama, tasarım gibi alanlar ana müfredata entegre edilmeli, akademik başarı kadar kişisel gelişim de önemsenmelidir.

Fırsat Eşitliği Sağlanmalı

Şehirde doğan bir çocukla kırsalda doğan bir çocuk aynı eğitim şansına sahip değilse, başarıyı tartışmak adil olmaz. Türkiye’de eğitimde bölgesel eşitsizlikler hâlâ ciddi bir sorun. Bu uçurum, ancak kırsal bölgelerdeki okullara daha fazla yatırım yapılarak, teknolojik altyapı güçlendirilerek ve öğretmen açığı kapatılarak daraltılabilir.

Aile ve Toplumun Rolü Unutulmamalı

Başarı yalnızca okulda yazılan sınav sonuçlarıyla ölçülmez. Evde başlayan bir öğrenme kültürü, okulla tamamlandığında etkili olur. Bu nedenle velilerin eğitime katılımı artırılmalı, ebeveynler bilinçlendirilmelidir. Aynı şekilde medya, sivil toplum kuruluşları ve yerel yönetimler de bu sürecin destekçisi olmalıdır.

Zorunluluğu Kaliteye Dönüştürmek

Zorunlu eğitimi sadece yasal bir yükümlülük olmaktan çıkarıp, nitelikli bir öğrenme yolculuğuna dönüştürmediğimiz sürece gerçek başarıdan söz edemeyiz. Eğitim reformları, ancak sahada karşılığını bulduğunda anlam kazanır. Öğrencinin ilgiyle, öğretmenin sevgiyle, sistemin hakkaniyetle ilerlediği bir yapı kurarsak; işte o zaman zorunlu eğitim, ülkemizin kalkınmasında gerçek bir lokomotif haline gelir.

Eğitim sadece bir hak değil, aynı zamanda bir sorumluluktur. Hepimize düşen görev; bu sorumluluğu hakkıyla yerine getirecek bir sistemin inşasında pay sahibi olmaktır.