Mustafa Kemal Atatürk, Grigory Petrov’un “Beyaz Zambaklar Ülkesinde” adlı eserinin okullarda okutulmasını özellikle istemiştir….

Çünkü bu eser, bir milletin yeniden dirilişinin, bataklıktan çıkışının adeta yol haritasıdır…

Petrov, kitabında şöyle der:
Eğer milyonlarca insan; bedenen, ruhen, fikren ve ahlaken çürüyorsa… kimse bu çürümeyi görmüyorsa… ya herkesin karakteri bozulmuştur ya da yozlaşmaya alışılmıştır. Ve bu yozlaşma bir hayat tarzı sanılmaya başlanmıştır. ..
Peki bu böyle mi olmalıdır?…

Aslında Beyaz Zambaklar Ülkesi bir masal değil…
Bataklık içinde yaşayan, hukukun olmadığı, yoksulluğun ve açlığın kol gezdiği, umutsuz bir halkın hikâyesidir…

Ancak bu halk, yılmadı…
Bir avuç inanmış insan, “Biz bu memleketi ayağa kaldırırız!” dedi…
Ve kaldırdılar da…
Bataklıktan, beyaz zambakların açtığı bir ülke yarattılar…
Tıpkı Türkiye Cumhuriyeti’ni kuranlar gibi…

Günümüze gelirsek…
Bugün de bizim dertlerimiz de az değil…
Ekonomi sıkıntılı…
Siyaset kavgalı…
Gençler umutsuz…
Yoksulluk ve açlık had safhada…
İşsizlik giderek artıyor….
Ama en önemlisi, insanların hukuka ve adalete olan güveni sarsılıyor…

Adaletin olmadığı yerde huzurun olmayacağını herkes görüyor…
Çünkü milletin bir arada durmasını sağlayan en temel bağ, adalettir…

Peki çözüm üretmesi gereken siyasetçiler ne yapıyor?…
Hak, adalet, liyakat yerine; kavga, mahkemeler, davalar, kayyumlar, koltuk hesapları gibi
İşlerle uğraşıyor…
Milletin sorunları ise çözüm bekliyor…maalesef…

Oysa siyaset; sorun çözmek, millete yol göstermek ve ortak bir gelecek kurmak için vardır… Aynı Beyaz Zambaklar Ülkesi örneğinde olduğu gibi…
Bizim de bugün o ruhu taşıyan, inanmış insanlara ihtiyacımız yok mu sizce…

Hukukun üstünlüğüne inanan…
Samimi, dürüst, memleket için çalışan…
Kendi çıkarını değil…
halkın geleceğini düşünen…
İnandığı değerlerden taviz vermeyen genç siyasetçilere ihtiyacımız yok mu…

Hem de her şeyden çok ihtiyacımız var…

Vesselam.