Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde DEM parti grubunun açılış konuşması Kürtçe ile başladı…Akabinde de terör elebaşısı hakkında sloganlar atıldı…
Haliyle bu durum toplumun hemen her kesiminde farklı duygular uyandırdı….
Görünen o ki…DEM Parti’nin geçtiğimiz günlerde grup toplantısında yapılan Kürtçe ile başlayan açılış konuşması ve ardından terör örgütü elebaşı hakkında atılan Kürtçe sloganlar siyasetin bir dil tartışmasından çok, bir vicdan ve birlik sınavına dönüştü…
Değerli okuyucularım;
Kürtçe, bu ülkenin bin yıllık mozaiğinin bir parçasıdır…
Bu topraklarda milyonlarca yurttaş o dili evinde, mahallesinde, kalbinde konuşuyor…
Sorun, Kürtçe konuşulması değil…
sorun, Kürtçe’nin arkasına siyasî bir ajanda gizlenmesidir…
Meclis, milletin evidir…
O evde her dilin, her inancın, her kimliğin bir yeri vardır…
Ancak; hiçbir dil, terörün gölgesinde siyaset aracı haline getirilmemelidir…
Bir milletin dili ne olursa olsun, ortak paydası Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığıdır…
Bunu sulandırmak, toplumu değil…
Birlikte yaşam iradesini yaralar…
Kürt sorunu Apo’nun özgürlüğüyle çözülür….diyen anlayış…
Hem Kürt vatandaşlarımızın emeğine hem de Devletin adaletine haksızlıktır…
Eğer mesele gerçekten demokrasi ve hak arayışıysa…
Bu talep terörle değil, hukukla, Meclis’le, siyasetle konuşulmalıdır…
Ama terörist başı gibi bir figürü meşrulaştırma çabası…ne demokrasiye hizmet eder ne barışa…
Bir dönem, Kürt sorunu vardır…
Deniliyordu…
Ancak mesele bu çizgide giderse, yakında Kürt sorunu değil “Türk sorunu”ndan söz etmeye başlamak kimseyi şaşırtmasın…
Çünkü bir toplumda kimlikler eşit değilse, azınlık değil çoğunluk bile kendini dışlanmış hisseder…
İşte o zaman sorun artık etnik değil, ulusal bir kriz haline gelir…
Bugün milliyetçi çizgide olduğunu iddia eden bazı siyasi yapılar…bu konularda garip bir suskunluk içinde…
Oysa milliyetçilik, sloganla değil…Devletin bekasına, milletin bütünlüğüne sahip çıkmakla ölçülür…
Eğer Meclis kürsüsünde terörün kurucu önderinden saygıyla söz ediliyorsa ve buna tepki gösterilmeden geçiliyorsa, o sessizlik de tarihe not düşülür…
Milliyetçilik, öfke değil adalet duygusudur…
Millet sevgisi, ayrım değil birleştirici vicdandır…
Bugün ihtiyaç duyduğumuz şey, hamaset değil; adil, kararlı ve tutarlı bir Devlet aklıdır…
Bu ülkede sorun Kürtlerin varlığı değil…
Sorun, siyasetin Kürtleri araç olarak kullanmasıdır…
Bugün Kürt vatandaşlarımızın büyük bölümü, terörün değil, barışın yanında durmaktadır…
Ancak her defasında aynı çevreler, barış taleplerini manipüle ederek terörle özdeşleştirme çabasına giriyor…
Bu tutum, Kürtleri de Türkleri de aynı anda kırıyor…
Türkiye’nin sorunu bir dil, bir kimlik veya bir bölge sorunu değildir…
Türkiye’nin asıl sorunu, adalet ve eşit yurttaşlık ilkesinin siyasete alet edilmesidir…
Kim ne derse desin; bu ülkenin kaderini bölücülük değil, birlik bilinci belirleyecek…
Bugün aklı selimden, hukuk Devletinden ve ortak vicdandan uzaklaşan her söylem, yarın hepimizin huzurunu gölgeleyebilir…
Hepimiz aynı gemideyiz..
Geminin batması hâlinde..
Kimsenin kimliğinin bir önemi kalmaz…
O yüzden gelin, kimliklerin değil, aklın dilinde buluşalım…
Çünkü bu ülkenin tek kurtuluşu, Türk’ün de Kürt’ün de aynı kelimeyle söylediği o kelimedir:
Adalet…
Vesselam.