Özel Haber Analizi | Hazırlayan: Harun ŞAHİN

Orta Doğu’nun kavurucu sıcaklarında sadece çöl rüzgarları değil, aynı zamanda diplomatik esintiler de eser. Bu esintilerin son yıllarda yön değiştirdiği, bölgesel güçlerin yeni dostluklar ve stratejik ittifaklar kurmak için birbirlerine daha yakın durduğu bir dönemdeyiz. İşte bu bağlamda, Körfez İşbirliği Örgütü (KİK) ile Türkiye arasındaki ilişkiler, geleceği şekillendirecek nitelikte dikkat çekici bir yükseliş içinde.

Birlikten Güç Doğar

1981 yılında kurulan Körfez İşbirliği Örgütü; Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri, Katar, Kuveyt, Bahreyn ve Umman’dan oluşan bir birlik. Ortak ekonomik, siyasi ve askeri hedefler güden bu yapının en büyük gücü, zengin enerji kaynakları ve stratejik coğrafi konumu. Türkiye ise; tarihi derinliği, güçlü ordusu, sanayi altyapısı ve diplomatik etkisiyle bölgenin kilit aktörlerinden biri. Her iki taraf da artık bunun farkında.

Son yıllarda yaşanan diplomatik yakınlaşmalar, ticaret hacmindeki artış ve liderlerin karşılıklı ziyaretleri, “karşılıklı bağımlılık” kavramını fiiliyata dönüştürüyor. Katar ile derinleşen askeri ve ekonomik ilişkiler, Suudi Arabistan ile normalleşme süreci, BAE ile imzalanan milyarlarca dolarlık yatırım anlaşmaları… Tüm bunlar, Türkiye’nin Körfez’in sadece bir “dış partneri” değil, artık “içerideki bir dostu” olduğunun göstergesi.

Enerji, Ticaret, Teknoloji: Üçlü Sacayağı

Türkiye'nin Körfez ülkeleriyle ilişkilerinde üç temel eksen öne çıkıyor: enerji, ticaret ve teknoloji iş birliği.

Enerji; Körfez ülkeleri için Türkiye, enerji koridorlarının anahtar noktası. LNG ithalatı, petrokimya iş birlikleri ve yeşil enerji projeleriyle taraflar birbirinin stratejik vizyonuna katkı sağlıyor.

Ticaret; 2025 yılına kadar Türkiye ile KİK arasındaki ticaret hacminin 100 milyar doları aşması bekleniyor. Türk müteahhitlik firmaları Körfez’de dev projelere imza atarken, Körfez sermayesi Türkiye’de bankacılıktan gayrimenkule birçok sektöre yöneliyor.

Teknoloji ve Savunma; Türkiye’nin savunma sanayindeki atılımları, Körfez ülkeleri için cazip. Aynı şekilde, dijitalleşme ve yapay zeka konularında Körfez’in teknoloji yatırımları, Türkiye'nin inovasyon kapasitesine can suyu olabilir.

Fırsatlar Kadar Sınavlar da Var

Her güzel manzaranın bir sis perdesi olur. Türkiye-KİK ilişkilerinde de bazı sınamalar söz konusu. İran’ın bölgedeki etkisi, Filistin meselesi, Suriye denklemindeki görüş ayrılıkları ve Arap Baharı sonrası oluşan farklı yaklaşımlar hâlâ masada. Ancak diplomasi tam da bu tür pürüzleri yumuşatma sanatı değil midir?

Yeni Bir Bölgesel Mimari Mümkün mü?

Artık dünya tek kutuplu değil. Ne ABD eski ABD, ne de bölge ülkeleri eski pasif yapılarında. Türkiye ile Körfez ülkeleri arasındaki bu yakınlaşma, sadece iki tarafı değil, tüm bölgeyi dönüştürme potansiyeline sahip. Enerji güvenliği, gıda arzı, dijital altyapı, savunma sanayi ve finans sektöründe kurulacak ortak platformlar; Ortadoğu’yu kronik krizlerin coğrafyası olmaktan çıkarıp, bölgesel akıl birliğinin merkezi haline getirebilir.

Ve belki bir gün, bugünün imzaları tarihe şöyle yazılacak:

Türkiye ile Körfez, sadece coğrafi sınırları değil, kaderi de ortaklaştırdı.

Kaynaklar: Dışişleri Bakanlığı Verileri, BM Raporları, Uluslararası Ajans Analizleri