KÖŞE YAZISI | Hazırlayan: Harun ŞAHİN

Doğu Akdeniz… Sularının altında milyarlarca dolarlık enerji yatıyor. Bu enerji sadece doğal gaz değil; aynı zamanda siyasi güç, bölgesel denge ve uluslararası pazarda söz sahibi olma arzusunun da kaynağı. İşte bu zenginliğin tam ortasında Türkiye ve Libya arasında kurulan enerji ortaklığı, yeni bir jeopolitik denklem yaratıyor. Hem denizlerde hem masalarda güçlü bir ittifak yükseliyor.

2019 Mutabakatı: Tarihi Bir Dönüm Noktası

Her şey 27 Kasım 2019’da imzalanan Türkiye-Libya Deniz Yetki Alanları Sınırlandırma Mutabakatı ile başladı. Türkiye ile Trablus merkezli Libya Ulusal Mutabakat Hükûmeti arasında imzalanan bu anlaşma, Doğu Akdeniz'de yeni bir deniz sınırı haritası çizdi.

Bu mutabakatla, Türkiye Akdeniz’deki enerji mücadelesinde elini güçlendirdi. Aynı zamanda Yunanistan, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi, Mısır ve İsrail gibi ülkelerin oluşturduğu enerji blokuna karşı bölgedeki yalnızlığını kırdı. Libya ise bu anlaşmayla hem Türkiye’nin askeri ve siyasi desteğini kazandı hem de deniz yetki alanlarını uluslararası hukuka uygun şekilde tanımlayarak enerji arama hakkını pekiştirdi.

Ortaklık Enerjiyle Derinleşiyor

Mutabakat yalnızca bir harita anlaşması değil; aynı zamanda doğal gaz, petrol, deniz sondajı, altyapı ve savunma iş birliği alanlarını da kapsayan kapsamlı bir stratejik ittifakın temeli oldu. 2022 ve sonrasında gelen ek protokollerle birlikte Türkiye, Libya açıklarında enerji arama ve sondaj faaliyetlerine hız verdi. Türk sondaj gemileri, Libya'nın karasularında ve münhasır ekonomik bölgesinde çalışmalara başladı.

Ayrıca Libya, Türkiye'nin enerji koridoru stratejisinde kilit bir halka hâline geldi. Doğu Akdeniz gazının Avrupa’ya ulaştırılmasında Libya-Türkiye ekseni, geleceğin en güvenli ve ekonomik seçeneklerinden biri olarak değerlendiriliyor.

Jeopolitik Dengeleri Değiştiren İttifak

Türkiye-Libya enerji iş birliği, bölge dışındaki güçler tarafından yakından izleniyor. Özellikle Fransa, İtalya ve Yunanistan, bu yakınlaşmayı dikkatle takip ediyor. Çünkü bu ittifak sadece enerji kaynaklarını değil, deniz ticaret yollarını, kıta sahanlığı haklarını ve bölgesel nüfuz alanlarını da doğrudan etkiliyor.

Bununla birlikte Türkiye'nin Trablus merkezli hükûmete verdiği askeri destek, bu enerji ortaklığını sadece ekonomik değil aynı zamanda jeopolitik bir ittifak hâline de getiriyor.

Libya’da barışın ve istikrarın sağlanması, Türkiye’nin Doğu Akdeniz’de uzun vadeli enerji güvenliği açısından kritik önem taşıyor.

Kazan-Kazan Modeli: Libya İçin Kalkınma, Türkiye İçin Enerji Güvenliği

Türkiye için Libya ile yapılan bu iş birliği, enerji bağımlılığını azaltma, yeni rezervlere ulaşma ve enerji ihracatçısı ülke olma hedefinin önemli bir adımı. Libya ise bu sayede savaş sonrası toparlanma sürecinde güçlü bir teknik destek, yatırım ve altyapı ortaklığı kazanıyor.

Türk firmaları, Libya’da limanlar, enerji altyapıları, doğalgaz terminalleri, boru hatları ve şehir içi enerji dağıtımı gibi alanlarda büyük projelere imza atıyor. Libya bu yatırımlarla sadece enerji gelirlerini değil, aynı zamanda insan kaynağı ve ekonomik çeşitliliği de geliştiriyor.

Denizin Altı da Üstü de Stratejik

Enerji kaynakları bir yana, Libya ve Türkiye’nin ortaklığı deniz güvenliği, savunma sanayii, liman kontrolü ve Akdeniz geçiş yolları açısından da son derece kritik. Bu bağlamda Türkiye, Libya üzerinden Afrika’ya açılan kapıyı sağlamlaştırırken, deniz ticareti ve lojistikte de yeni bir köprü inşa ediyor.

Enerjide Sadece Kaynak Değil, Strateji de Önemli

Libya ve Türkiye arasında şekillenen enerji denizi, sadece hidrokarbon yataklarının paylaşımı değil; aynı zamanda 21. yüzyılın yeni enerji diplomasi modelinin sembolüdür. Bu modelde ham madde kadar, iş birliği, güvenlik, yatırım ve ortak kalkınma ilkeleri de öne çıkıyor.

Doğu Akdeniz’de taşlar yerinden oynuyor. Ve bu yeni denklemde Türkiye ile Libya'nın birlikte yazdığı enerji haritası, sadece bugünü değil, gelecek on yılları da etkileyecek potansiyele sahip.

Kaynaklar: Dışişleri Bakanlığı Verileri, BM Raporları, Uluslararası Ajans Analizleri