KÖŞE YAZISI | Hazırlayan: Harun ŞAHİN
Her milletin tarihinde bir ana rahmi vardır. Kimi bu rahmi bir savaşta bulur, kimi bir göç yolunda. Bizim tarihimizin beşiği, bizim kimlik haritamızın mihenk taşı, Anadolu'yu vatan yapan adımın ilk izlerinden biri Ahlat’tır.
Bugün Van Gölü’nün serin rüzgarlarıyla süzülen Ahlat, sadece bir şehir değildir. O, Anadolu'nun tapusu, Türk'ün taşlara kazınmış iradesi, bir medeniyetin kapı eşiğidir. Ve bu kapıdan içeriye giren ilk büyük mimar, Anadolu Selçuklu Devletidir.
Ahlat: Taşların Konuştuğu Şehir
Ahlat Mezarlığı’na hiç gittiniz mi?
Oradaki mezar taşları konuşur. Sessizce, vakurca... Her biri birer sanat şaheseri, her biri bir tarih anlatıcısı. Bir mezar taşı düşünün ki; üstünde Kur’an’dan ayetler, oymalı süslemeler, savaşçının unvanı, dualar ve halkın gözyaşları bir araya gelsin... Bunlar sadece taş değil; bunlar medeniyetin ta kendisi.
Ahlat, Türklerin Anadolu’daki ilk büyük yerleşimlerinden biri olarak 1071 Malazgirt Zaferi’nden hemen sonra ön plana çıktı. Büyük Selçuklu’dan Anadolu Selçuklu’ya geçişin, Doğu’dan Batı’ya akan o büyük millet yürüyüşünün en önemli duraklarından biriydi. Sultan Alparslan’ın ordusunun izleri Ahlat’ta hâlâ yaşıyor.
Anadolu Selçukluları: Mimariden Devlete Bir Medeniyet İnşası
Anadolu Selçukluları sadece bir devlet kurmadılar; bir medeniyet kurdular. Taşa hayat verdiler, suya yön verdiler, dağlara isim kazıdılar. Kervansaraylar, medreseler, camiler, kümbetler... Her biri bir anlam taşıyordu. Yolları açtılar, ilmi yaydılar, sanatı yücelttiler.
Ve bu büyük medeniyetin tohumları Ahlat’ta atıldı. Anadolu’nun her taşında, her kubbesinde Ahlat’ın sesi yankılanır. Çünkü Ahlat, hem mezar hem menzildi. Gidenin ardından dua, kalanın önünde yoldu.
Türkiye: Geçmişin İzinde, Geleceğin Eşiğinde
Bugün Türkiye Cumhuriyeti, bin yıllık bir birikimin mirasçısıdır. Selçuklu’nun devlet aklı, Osmanlı’nın adalet anlayışı, Cumhuriyet’in çağdaşlaşma ideali aynı zincirin halkalarıdır. Ahlat bu zincirin ilk halkalarından biri olarak geçmişle gelecek arasındaki köprüdür.
Cumhurbaşkanlığı’nın Ahlat’ta inşa ettirdiği külliye, bu anlamda sadece bir yapı değil; bir aidiyet beyanıdır. "Biz buradaydık, buradayız, burada kalacağız" demektir.
Ahlat'a Bak, Türkiye'yi Gör
Ahlat’a giden bir kişi sadece bir şehri gezmiş olmaz; bin yıllık yürüyüşe tanıklık etmiş olur. Her taşta bir dua, her mezarda bir yiğit, her köşede bir umut vardır. Anadolu Selçukluları’nın bıraktığı izler silinmez; çünkü onlar taşı süslemek için değil, ruh kazımak için oymuşlardı.
Bugün Türkiye’yi anlamak isteyen, önce Ahlat’a gitmeli. Çünkü bir milletin geçmişini bilmeyen, geleceğini inşa edemez.
Ve biz, geçmişimizi sadece hatırlamakla kalmıyor, onu yaşıyor; yaşatıyoruz.
Tarih sadece kitaplarda değil; toprağın altında, taşın üstünde, yüreğin içinde yazılır. Ahlat da işte tam orada duruyor: Tarihin kalbinde…