Ülkemizde uzun süredir uygulanan çeşitli ekonomi politikalarına rağmen, ülke ekonomisinin istenilen seviyeye ulaşılamadığı görülmektedir….Sürdürülebilir bir büyüme sağlanamamakta, üretimde verimlilik hedeflenen düzeye çıkarılamamaktadır…

Cari açık, son yılların en yüksek seviyesine ulaşmış durumdadır... Bunun doğal sonucu olarak da enflasyon düşürülememektedir…Bugün gelinen noktada, ülke nüfusunun yaklaşık %70’i açlık ve yoksulluk sınırında yaşamaktadır…

Enerjide yüksek oranda dışa bağımlı, ara mal ithalatında yoğun bir ekonomiye sahip olan ülkemizde, bu durumun enflasyonu artırması kaçınılmazdır…

Yüksek enflasyon, artan döviz talebini tetiklemekte; döviz talebini baskılamak için alınan önlemler ise ekonomik belirsizliği daha da artırmaktadır…

İhracatta ve dış ticarette kalıcı başarı sağlanmasının yolu, döviz kuru üzerinden fiyat avantajı yaratmaktan değil; teknolojik gelişme ile yüksek katma değerli ürünlerin dünya pazarlarında yer bulabilmesinden geçmektedir…

Örneğin Çin, ihracat gelirlerinin yaklaşık %30’unu yüksek teknolojiye sahip ürünlerden elde etmektedir…Bu oran, ABD’nin ve birçok OECD ülkesinin üzerindedir…Türkiye’de ise bu oran yalnızca %3’tür…

Bu nedenle, teknolojiye ve inovasyona yatırım yapmak, üniversite-sanayi işbirliğini güçlendirmek, araştırma-geliştirme çalışmalarına daha fazla kaynak ayırmak büyük önem taşımaktadır…

Bununla birlikte, güçlü bir tarım politikası oluşturmak, üreticiden tüketiciye doğrudan ulaşımı sağlamak, kooperatifçiliği teşvik etmek ve etkin bir “Hal Yasası” ile aracılık maliyetlerini düşürmek de kritik öneme sahiptir…

Ve en önemlisi, enflasyonu önleme sorumluluğunu yalnızca Merkez Bankası’na bırakmak yerine; etkin bir kamu maliye politikası oluşturmak, ekonomik öncelikleri doğru belirlemek ve tüm kurumların koordineli bir şekilde çalışmasını sağlamaktır…

Aksi takdirde, ekonomik kırılganlıklar devam edecek ve uzun vadeli refah hedeflerine ulaşmak mümkün olmayacaktır…

Vesselam….