Unutmayalım:

"Barışın yolu, savaşa hazır olmaktan geçer."

Biz, her daim hazırız!

Tarihin sayfalarını çevirdiğimizde, 30 Ağustos 1922, Türk milletinin bağımsızlık mücadelesinde bir dönüm noktası olarak parlar. Bu zafer, yalnızca bir askeri başarı değil; yokluk içindeki bir ulusun iradesinin, stratejik dehasının ve fedakârlığının zirvesidir.,

Mustafa Kemal Atatürk'ün Başkomutanlığında, Türk Ordusu, Dumlupınar'da Yunan kuvvetlerini bozguna uğratarak, Anadolu'yu işgalden kurtarmış; Cumhuriyet'in temellerini atmıştır.

Zaferin stratejik mimarisi, kusursuz bir kurmay zekâsıyla örülmüştür. 26 Ağustos'ta başlayan Büyük Taarruz, Afyonkarahisar'dan Dumlupınar'a uzanan bir dizi muharebeyle taçlandı. Top sesleriyle uyanan Kocatepe, Mehmetçik'in süngü hücumlarıyla düşman mevzilerini parçaladı. Tınaztepe, Belentepe ve Türkmentepe gibi stratejik noktalarda, askerlerimiz gövdelerini siper etti. Yarbay Reşat Bey'in Çiğiltepe'de zamanı dolduramadığı için onurunu her şeyin üstünde tutarak şehit oluşu, zaferin yalnızca silahla değil, ruhla kazanıldığının kanıtıdır. Bu tepeler, birkaç saat içinde Türk bayrağıyla süslendi; çünkü Türk askeri, zaferi kanıyla mühürlemişti.

Kahraman askerlerimiz, bu zaferde destan yazdı. Seyit Onbaşı'nın Çanakkale'deki gibi, burada da Mehmetçikler cephane taşıdı, gece yürüyüşleriyle mevzilere yerleşti. 2318 şehit ve binlerce gazi verdik; ama karşılığında 910 top, 1200 kamyon ve 40 bin tüfek gibi ganimetler ele geçirildi. New York Times'ın o dönemki raporları, dünyanın bu zaferi hayretle izlediğini gösterir. Zafer, "Ordular, ilk hedefiniz Akdeniz'dir. İleri!" emriyle İzmir'e uzandı; 9 Eylül'de özgürlük bayrağı dalgalandı.

Şehitler ve gaziler, bu zaferin ruhudur. Şehitlik, vatan uğruna canını feda edenlerin ebedi mertebesidir; Türk-İslam kültüründe manevi yüceliştir ve ulaşılacak en üst makamdır. Ulubatlı Hasan'dan Astsubay Ömer Halisdemir'e uzanan bir zincirde, her şehit milletin geleceğini korumuştur. Gaziler ise, yaralı bedenleriyle yaşayan kahramanlardır; onurlarını madalya gibi taşırlar. Mehmet Akif'in dizeleriyle: "Sana dar gelmeyecek makberi kimler kazsın? / 'Gömelim gel seni tarihe' desem, sığmazsın." Bu kavramlar, milli kimliğimizi besler; Çanakkale'den Dumlupınar'a, terörle mücadeleye kadar uzanır.

Zaferin Önemi: Stratejik Dönüm Noktası

30 Ağustos, yalnızca bir savaş kazanımı değil; bir milletin yeniden doğuşudur. Atatürk'ün sözleriyle: "Afyonkarahisar-Dumlupınar Meydan Muharebesi ve onun son parçası olan 30 Ağustos Zaferi, Türk tarihinin en önemli dönüm noktasıdır." Bu zafer, Anadolu'yu kurtarmakla kalmadı; Osmanlı'nın küllerinden modern Türkiye'yi doğurdu. Askeri açıdan, taarruz stratejisi –gizli intikaller, toplu hücumlar– dünya harp tarihine örnek oldu. Ekonomik yoklukta dahi, milli irade zaferi getirdi.

Bugün, bu zafer bize ders verir: Birlik, stratejik planlama ve fedakârlıkla her zorluk aşılır. Terörle mücadelede, sınır ötesi operasyonlarda bu ruh yaşar. Kahraman askerlerimiz; kara, hava, deniz her koşulda zaferden zafere koşar.

Selam olsun Mehmetçik'e…

Türkiye'nin Günümüz Jeopolitik Önemine Askeri Perspektiften Baktığımızda:

2025'te Türkiye, jeopolitik arenada vazgeçilmez bir aktördür.

Coğrafi konumu ile Avrupa, Asya ve Afrika'nın kesişiminde askeri stratejik üstünlük sağlar. NATO'nun en büyük ikinci ordusu olarak, ittifakın güneydoğu kanadını korur; Karadeniz, Akdeniz ve Orta Doğu'da denge unsurudur.

Son yıllarda, yerli savunma sanayii yatırımlarıyla güçlenmiş: Drone'lar (Bayraktar TB2), savaş uçakları (KAAN) ve füze sistemleri (S-400 alternatifi HISAR), Türkiye'yi askeri ihracatçı haline getirmiştir.

Karadeniz'de Rusya-Ukrayna geriliminde dengeleyici rol oynaması; barış görüşmelerine ev sahipliği yapması tüm dünya ülkelerinin dikkatini bir kez daha Türkiye’nin üzerine çekmiştir.

Karabağ’da, Bosna’da, Libya’da, Suriye ve Irak’da askeri unsurları ile sahadadır.

Orta Doğu'da, İsrail-İran çatışmasında (2025 Haziran'ından beri devam eden) stabilizatör konumunda; enerji rotalarıyla kendi jeopolitik nüfuzunu artırmaktadır.

Afrika'da askeri üsler ve diplomatik genişleme, stratejik etki alanını büyütmüştür.

Ülke savunmasında: Genç nüfus, savaşçı ruh ve sarsılmaz irade yaklaşımı Türkiye’yi her platformda güçlü kılmaktadır.

Terörle mücadelede sınır ötesi operasyonlar; askeri doktrini güçlendirir, milliyetçiliği besler.

Avrupa Birliği ile pragmatik iş birliği, 2025'te bölgesel güvenlik önceliklerini Türkiye merkezli ve Türkiye üzerinden şekillendirmektedir.

Stratejik olarak, Türkiye orta güç olarak yükselir: Tarihi derinlik, askeri projeksiyon ve diplomasiyle küresel krizlerde etkili olup esenlik kaynağıdır.

30 Ağustos’un bize bıraktığı en büyük miras: Bağımsızlık, irade ve zafer. Kahraman askerlerimize, şehitlerimize, gazilerimize minnet borcumuz sonsuz. Günümüzde Türkiye, askeri gücüyle jeopolitik dengeleri şekillendirmekle birlikte NATO'nun kalesi, mazlumların umudu, barışın bekçisidir.

Biz, devlet-millet-ordu olarak tüm zorlu koşullara hazırız.

Selam olsun kalbi vatan için atanlara!

Türk'e vatan bütün cihandır!