Türk milleti olarak hepimizin ortak temennisi; terörün son bulması, şehit haberlerinin gelmemesi, anaların gözyaşı dökmemesidir.

PKK, uzun yıllardır ülkemizin başına musallat olmuş bir terör örgütü. Şimdi ise kamuoyuna açıkladıkları bir kararla, silah bırakacaklarını ve örgütü feshedeceklerini ilan ettiler. Bu karar, Türk milletince sakinlikle karşılandı. Vatandaşlarımız, süreci sağduyulu bir şekilde takip ediyor. Ancak asıl soru şu: Gerçekten silah mı bırakıldı yoksa bu açıklama çok daha büyük bir oyunun ilk adımı mı?

Elbette hepimizin ortak temennisi terörün son bulması, şehit haberlerinin gelmemesi, anaların gözyaşı dökmemesi. Ancak, 40 yılı aşkın bir süredir yaşadıklarımızı, verilen mücadeleyi bir anda unutmamamız gerekir. Terörle mücadelede verilen bedeller, toplumsal hafızamızda derin izler bırakmıştır. Bugün sunulan pembe tablolar, bizleri rehavete sürüklememelidir.

Acaba bu süreç, Irak’ta, ardından Suriye’de ve nihayetinde İran ve Türkiye topraklarında şekillendirilmeye çalışılan hangi projenin parçasıdır? Küresel aktörlerle birlikte sahneye konan yeni bir senaryo mu izliyoruz?

Devlet aklı bu gibi durumlarda duygusal değil, stratejik hareket eder. Bin yıllık birikimiyle Türkiye Cumhuriyeti Devleti, küresel güçlerin planlarını bozacak kudrete biiznillah sahiptir. Bu noktada halk olarak bizlere düşen görev; süreci dikkatle izlemek, birlik ve beraberliğimizi korumaktır.

Silah bırakma açıklaması, temkinli bir iyimserlikle karşılanmalı ama ihtiyat elden bırakılmamalıdır. Çünkü bu coğrafyada yaşamak, daima güçlü ve uyanık olmayı gerektirir. Geçmişte yaşanan tecrübeler, bize her “barış” çağrısının ardında bir ajandanın olabileceğini göstermiştir.

Evet, terör bitsin, analar ağlamasın, çocuklarımız korkusuzca yarınlara yürüsün istiyoruz. Ama aynı zamanda, oyuna gelmeyelim. Devletimizin kararlılığına ve milletimizin ferasetine güvenimiz tamdır.

Unutulmamalıdır ki: Türkiye hepimizin! Vesselam…