İç savaş tehdidi bir kez daha gündeme gelirken, uluslararası küresel güçlerin Suriye üzerindeki hesapları da giderek daha belirgin hale geliyor.

Son günlerde Suriye’de yaşanan gelişmeler, bölgedeki istikrarsızlığın yeniden tırmanabileceğini gösteriyor. İç savaş tehdidi bir kez daha gündeme gelirken, uluslararası küresel güçlerin Suriye üzerindeki hesapları da giderek daha belirgin hale geliyor.

ABD, Suriye üzerindeki etkisini kaybetmek istemiyor. Orta Doğu’da söz sahibi olma arzusuyla hareket eden Washington, bu ülkeyi bir satranç tahtası gibi kullanıyor. Öte yandan İsrail, su havzalarını ele geçirerek uzun süredir yürüttüğü tarihî planlarını birer birer devreye sokmuş durumda. Özellikle kutsal topraklar üzerindeki emelleri, bölgeyi kalıcı bir huzursuzluk sarmalına sürüklüyor.

Görünen o ki, bazı güçler Suriye’ye asla huzur vermek niyetinde değil. Mezhep farklılıklarını körükleyerek, inanç ayrılıklarını derinleştirerek bir iç çatışma ortamı yaratmak istiyorlar. Bu karmaşadan doğacak kaosla birlikte Suriye’yi kontrollü olarak yönetmek ve kendi çıkarlarına uygun şekilde yönlendirmek temel hedefleri.

Peki, Türkiye bu süreçte nasıl bir yol izleyecek?

Suriye, yalnızca en uzun sınırı olan komşumuz değil; aynı zamanda milyonlarca vatandaşı ülkemizde misafir edilen bir ülke. Bu nedenle Suriye’de yaşanacak her türlü olumsuz gelişme, doğrudan Türkiye’yi de etkileyecek, ülkemizin huzurunu sarsacaktır. Bu gerçek, Suriye’nin barış ve istikrar içinde yönetilmesinin Türkiye açısından ne denli kıymetli olduğunu ortaya koymaktadır.

Türkiye, bu tehlikeli senaryoların bir parçası olmak yerine, bu oyunları bozacak planları devreye sokmalıdır. Suriye ile ortak çıkarlar temelinde kısa, orta ve uzun vadeli stratejik planlar hazırlanmalı ve titizlikle uygulanmalıdır. Askerî, ekonomik ve siyasi alanlarda Suriye’yi yakından izlemek ve muhtemel gelişmelere karşı her türlü tedbiri almak artık bir zorunluluktur.

Suriye’nin başka ülkelerin güdümüne bırakılması, yalnızca o ülkeyi değil, tüm bölgeyi geri dönülmez bir kaosa sürükleyebilir. Böyle bir durumun bedelini ise en ağır şekilde Türkiye öder.

Bu nedenle hem bölge barışı hem de ulusal güvenliğimiz için Suriye’ye dair tüm politikalar yeniden gözden geçirilmeli; güçlü, akılcı ve bağımsız bir diplomasiyle hareket edilmelidir.