KÖŞE YAZISI | Hazırlayan: Harun ŞAHİN
Her sabah binlerce polisimiz, sokak sokak, cadde cadde, şehir şehir görev başına geçiyor. Kimi zaman bir trafik kazasına ilk onlar yetişiyor, kimi zaman bir kayıp çocuğun izini onlar sürüyor. Toplumun huzur ve güvenliğini sağlamak, gece-gündüz demeden görevde olmak; kolay değil. Bu meslek, sadece disiplin ve cesaret değil, aynı zamanda büyük bir fedakârlık istiyor.
İşte bu nedenle, polislerimizin özlük hakları, maaş düzeyleri ve çalışma koşulları ülke olarak hepimizin ortak gündeminde olmalı. Siyasi tartışmalardan ve ideolojik kutuplaşmalardan bağımsız bir şekilde, bu konunun artık yapıcı ve somut çözümlerle ele alınması gerekiyor. Çünkü güçlü bir devletin temel taşı, adaletli ve huzurlu bir iç güvenlik sistemidir. Bu sistemin temel direği ise polislerdir.
Mevcut Durum: Büyük Fedakârlıklar, Sınırlı Karşılıklar
Polis teşkilatımızın maaşları, emekleriyle kıyaslandığında birçok kesim tarafından yetersiz bulunuyor. Özellikle büyük şehirlerde hayat pahalılığı göz önüne alındığında, kira, ulaşım ve temel ihtiyaçlar noktasında ciddi bir denge sorunu ortaya çıkıyor. Ayrıca mesai saatleri, vardiya sistemleri, izin hakları ve aile yaşamı üzerindeki etkiler de uzun süredir dile getirilen konular arasında yer alıyor.
Ancak bu mesele sadece maddi boyutla sınırlı değil. Psikolojik destek, kariyer planlaması, emeklilik sonrası yaşam gibi sosyal haklar konusunda da geliştirilmesi gereken birçok alan mevcut. Elbette kaynaklar sınırlı olabilir; fakat bu sınırlı kaynakların adil, dengeli ve öncelikli şekilde dağıtılması mümkün olabilir.
Ne Yapmalı? Kapsayıcı ve Yapıcı Öneriler
Büyükşehirlerde görev yapan polisler için kira ve yaşam giderlerini dengeleyici “bölgesel yaşam tazminatı” uygulanabilir. Bu model, bazı ülkelerde başarıyla uygulanıyor ve personelin moralini ciddi anlamda yükseltiyor.
Uzun saatler süren nöbetler, düzensiz uyku ve sosyal izolasyon; verimi ve psikolojik sağlığı olumsuz etkiliyor. Avrupa standartlarında vardiya planlaması ile hem verim artar, hem de personelin yaşam kalitesi yükselir.
Polislik, stres seviyesi en yüksek mesleklerden biri. Aileleriyle birlikte bu yükü taşıyan personel için düzenli psikolojik destek hizmetleri, aile danışmanlığı ve sosyal etkinlik programları, motivasyonu artıracaktır.
Emeklilik döneminde gelir düşüşü, pek çok polis için ciddi bir kaygı konusu. Emniyet personeline yönelik özel bir emeklilik fonu ya da ikinci kariyer planlaması programları bu kaygıyı hafifletebilir.
Görevdeki personelin mesleki gelişimine destek verilmesi, hem kurumsal kaliteyi artırır hem de personelin motivasyonunu güçlendirir. Teşvikli lisansüstü eğitim programları ve kariyer basamaklarına eğitim kriteri konulması faydalı olacaktır.
Toplumun güvenliğini sağlayan bu kıymetli meslek grubuna duyulan saygının artması, yalnızca devletin değil, sivil toplumun ve medyanın da sorumluluğudur. Bilinçli medya içerikleri ve kamu spotları ile toplumda olumlu bir bilinç oluşturulabilir.
Hepimizin Güvencesi Onlarsa, Bizim de Onlara Güvence Borcumuz Var
Polis teşkilatımız, bir devletin vitrini, milletin sığınağıdır. Bu kadar önemli bir yapının insan kaynağına gereken değeri vermek, sadece maddi değil, manevi anlamda da onların yanında olduğumuzu hissettirmek; hem vicdani hem de stratejik bir gerekliliktir.
Bu çağrıyı sadece bir ekonomik talep olarak değil, toplumsal bir dayanışma çağrısı olarak görmek gerekir. Çünkü huzurun, adaletin ve güvenin nöbetini tutanlara sahip çıkmak; ülkemizin geleceğine sahip çıkmaktır.