Victor Hugo’nun Sefiller adlı romanını hepimiz okumuşuzdur…
Yazılanları günümüz insanına /yaşamına uyarlayıp ders çıkartabilir miyiz diye düşünmedim değil….
Bu yüzden de siz okuyucalarımıza bu gün edebi bir yazı yazmak istedim…
Evet…..yıllar hatta yüzyıllar gelip geçer…takvim yaprakları bir bir kopar…hatta şehirler bile yenilenir… Ama insana dair en temel hikâyeler hep aynı kalır….
Sefiller Romanında olduğu gibi…
Victor Hugo, Sefiller’de 19. yüzyıl Paris’inde… Jean Valjean’ın hayatını anlatır….aslında yoksulluğun, adalet arayışının ve merhametin evrensel bir tablosunu çizmiştir…
Aradan yüz elli yıl geçmesine rağmen, biz hâlâ aynı tabloda, sadece renkleri ve çerçevesi değişmiş bir manzaraya bakıyoruz…maalesef…
Jean Valjean… bir somun ekmek çaldığı için yıllarca kürek mahkûmu oldu…
Bugün ise adalet terazisi, bazen hâlâ aynı acımasız sertlikte işlemiyor mu? Bir köşede çocuğunun karnını doyuramayan baba, öbür tarafta milyonluk villalarında bu açlığı ve umutsuzluğu seyredenler…
Hugo’nun Javert’si, hukukun sert ve merhametsiz yüzünü temsil ediyordu… Bizde de hâlâ, vicdanın sesini susturup mevzuatı kutsayan, hakikati değil kâğıt üzerindeki prosedürü izleyen nice “modern Javert” lar dolaşıyor…
Oysa adalet, yalnızca Kanun maddelerinin soğuk satırlarına hapsedilseydi…insanlık çoktan vicdansız bir çölün ortasında kuruyup kalırdı…
Ve Fantine… yoksulluğun ve çaresizliğin kadın yüzü... bugün binlerce Fantine, evladına bir gelecek verebilmek için daha doğrusu karınlarını doyurabilmek için sigortasız işlerde, günde on iki saat, asgari ücretin altında çalışıyor… geleceklerini umutlarını yitiriyor…
Belki de en acısı, Hugo’nun kahramanlarının yine de umut taşımasıydı… Bizim “Sefillerimiz” içinse umut bile lüks; yarınını düşünecek vakti olmayan insanlarımız… ne yazık ki…
Hugo, kitabını bitirirken şöyle der: “En karanlık gece bile sona erer ve güneş yeniden doğar.” Bizim için o güneş, belki de adaletin vicdanla buluştuğu, merhametin bir zayıflık değil bir erdem sayıldığı, açlığın ve yoksulluğun kader olmaktan çıktığı gün doğacak... O güne kadar, “Sefiller” yalnızca bir romanın adı değil, yaşadığımız hayatın ta kendisi olmaya devam edecek…
Edebiyat hayattır…
Vesselam…