İki yıl boyunca süren kanlı bir savaşın ve İsrail'in düzenlediği katliamların ardından, Gazze’de sonunda silahlar susuyor. Ancak sessizlik, bölgeye kalıcı barış getirmek için yeterli olacak mı? 7 Ekim 2023’te Hamas’ın başlattığı saldırıların ardından başlayan ve 67 binden fazla Filistinlinin hayatını kaybettiği savaşın 733. gününde taraflar, Donald Trump’ın arabuluculuğunda bir ateşkes planına onay verdi.

Donald Trump, sonlandırdığı 7 savaştan biri olarak Gazze meselesini “Bu anlaşma Orta Doğu’da yeni bir dönemin başlangıcı olacak” şeklinde tanımlarken, sahadaki tablo bunun pek de kolay olmayacağını gösteriyor. Nitekim ortada bir savaş olduğunu söylemek de, savaşların onuruna yakışmayan türden bir yorum olur. İsrail Başbakanı Netanyahu, ateşkesi “ulusal bir zafer” olarak tanımlasa da, İsrail’in Gazze’den çekilme planı kağıt üzerinde göründüğü kadar net değil.

İSRAİL, GAZZE'NİN YAKASINDAN DÜŞMÜYOR

Yeni ateşkes planına göre, İsrail ordusu 24 saat içinde “sarı çizgi” olarak adlandırılan hatta geri çekilecek. Ancak bu, Gazze’nin tamamından çekilmek anlamına gelmiyor. Bey Hanun, Gazze Şehri’nin bazı bölgeleri, Han Yunus ve Refah’ın neredeyse tamamı da dahil olmak üzere Gazze Şeridi’nin yüzde 58’i İsrail kontrolünde kalmaya devam edecek. Yani İsrail'in yerlebir ettiği şehirler, yeniden İsrail altyapılarıyla donatılarak yerleşim yerleri olacak.

beyt hanun israilİsrail'in yerlebir ettiği Beyt Hanun kenti

Üst düzey bir İsrailli yetkiliye göre, ortada “gerçek bir anlaşma” değil, “sadece savaşı durduracak geçici bir çerçeve” var. Mısır, Katar, Türkiye ve Suudi Arabistan’ın taraflara büyük baskı yaptığı, Hamas’ın garanti aldığı, İsrail’in ise rehineleri güvenceye aldığı belirtiliyor. Hamas, başından beri özgürlüğü için savaşıyordu. Dolayısıyla savaşı bitirmemek için bir bahanesi yoktu. Ancak istediği güvenlik garantilerine bu anlaşma ile ulaşabildi.

Anlaşmanın sahadaki en kritik unsurlarından biri, İsrail kabinesinin onayladığı takvim. Buna göre 72 saat içinde Hamas, elindeki tüm rehineleri serbest bırakacak. Aynı süreçte İsrail de 7 Ekim saldırıları sonrası tutukladığı 1700 Gazzeliyi ve 250 müebbet hükümlüsünü bırakacak. Türkiye, Katar, Mısır ve Kızılhaç’tan oluşan bir görev gücü, hem rehinelerin hem de ölenlerin naaşlarının teslimini denetleyecek. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Birleşmiş Milletler kürsüsünden Gazze'deki zulmü tüm dünyaya göstermesi ve MİT Başkanı İbrahim Kalın'ın aktif çalışmaları ve söylemleri, Gazze'de var olan savaşın durmasında önemli bir etken oldu.

İSRAİL HÜKÜMETİ İÇİNDEKİ ÇATLAK

İsrail içinde ise sular durulmuyor. Aşırı sağcı bakan Itamar Ben Gvir, “Netanyahu Hamas’ı dağıtmazsa hükümeti dağıtırız” diyerek tansiyonu yükseltti. Ben Gvir ve benzeri isimler, ateşkesi bir “zayıflık emaresi” olarak görüyor. Netanyahu ise, içerdeki baskıya rağmen uluslararası arenada daha fazla izole edilmemek için hem ABD ile mesaisine devam ediyor, hem de hükümeti idare etmeye çalışıyor.

itamar ben gvir

Öte yandan, Gazze ateşkesi görüşmelerinde masada yalnızca dört Yahudi’nin –iki Amerikalı, iki İsrailli– bulunduğu, ne Arap ne de Müslüman temsilcilerin yer almadığı iddiaları bölgedeki güvensizliği artırdı. Bu durum, barış masasının 'kimin için kurulduğu' sorusunu yeniden gündeme getirdi.

7 Ekim sonrasında Orta Doğu dengeleri kökten değişti. Washington’un stratejik öncelikleri de artık başka bir yöne evriliyor. ABD, İbrahim Anlaşmaları’yla bölgede İsrail merkezli bir denge kurmaya çalışmıştı. Ancak Gazze savaşı, bu planı altüst etti. Amerika’nın Orta Doğu’daki varlığı, müttefiklerinin lehine kademeli olarak çekilme sürecine dönüştü.

Bu yeni dönemde yaşanan başlıca gelişmeleri derleyecek olursak:

  1. Lübnan Hizbullah’ı büyük ölçüde etkisiz hale getirildi.
  2. İran bölgedeki nüfuzunu kaybetmeye başladı; Suriye, Lübnan ve Ürdün’den geriye çekiliyor.
  3. Nükleer müzakereler tamamen tıkandı, İran uluslararası izolasyona itildi.
  4. Rusya hem Ukrayna savaşı hem de bölgesel baskılar nedeniyle Orta Doğu’daki etkinliğini yitirdi.
  5. Tel Aviv’in Avrupa’daki imajı zedelendi, özellikle Batı kamuoyunda İsrail karşıtı dalga büyüdü.
  6. Beşar Esad rejimi çöktü ve Suriye'de yeni bir yapı meydana geldi.
  7. Suriye'deki Türkiye'ye tehdit oluşturan SDG/YPG terör örgütleri, var olan hükümete entegre etmenin kaçınılmaz olduğunu anladı.
  8. Irak hala İran etkisinden kurtulamadı.
  9. Washington’un kararsız politikaları, Tel Aviv’i çok defa yalnız bıraktı.
  10. Türkiye ve İsrail, bölgesel nüfuz alanlarında dolaylı Suriye'de yeni bir rekabete girmiş durumda.

TÜRKİYE ARTIK GÖZLEMCİ DEĞİL, OYUN KURUCU

Cumhurbaşkanı Erdoğan, anlaşmanın ardından yaptığı açıklamada, “Türkiye olarak bu sürecin harfiyen uygulanmasının yakın takipçisi olacağız” diyerek net bir mesaj verdi. Ankara, Gazze meselesinin yalnızca gözlemcisi değil, kritik bir garantörü konumunda. Türkiye, sahadaki yeniden yapılanma sürecinde hem diplomatik hem de insani roller üstlenmeye hiç olmadığı kadar hazır ve bölgedeki barışı kendi iç siyasetiyle de entegre bir şekilde tesis etmeye çalışıyor. ABD’nin bölgede izlediği politika, Washington’un rolünü değiştirdi; bu değişim Türkiye’nin manevra alanını da etkiliyor. Yeni dengelerde Türkiye’nin avantajı, coğrafi ve siyasi yakınlıkla birlikte insani ve ekonomik katkı sunabilmesi. Suriye’de kalıcı bir istikrar zemini kurulursa hem sınır güvenliğimiz hem de bölgesel etkimiz kazanır. Bu noktada Gazze'de barış pamuk ipliğine bağlı ve her an bozulabileceğini de unutmamak gerekmektedir.