Türkiye ile Mısır arasındaki ilişkiler, uzun süredir sessiz bir diplomatik dönüşüm yaşıyor. Gergin geçen bir on yılın ardından iki ülke yeniden masaya oturdu. Artık sadece politik mesajlar değil, somut iş birlikleri konuşuluyor. Savunma sanayiinden enerjiye, ticaretten bölgesel diplomasiye uzanan bu yakınlaşma, Orta Doğu dengelerinde yeni bir sayfa açıyor.

Mısır, 2025 yazında Türkiye’nin beşinci nesil savaş uçağı KAAN programına katıldığını resmen açıkladı. Bu gelişme, iki ülkenin savunma sanayiinde teknoloji paylaşımına dayalı stratejik bir ortaklığa yöneldiğini gösteriyor. Yıllardır Batılı ve Rus tedarikçilere bağımlı olan Kahire yönetimi, teknoloji transferiyle kendi üretim kapasitesini artırmak istiyor. Bu durum, Mısır’ın “Vizyon 2030” sanayileşme hedefleriyle de örtüşüyor.

Ekonomik Yakınlaşma: Yeni Ticaret Köprüsü

İlişkilerin belki de en güçlü ayağı ekonomi. 2024’te iki ülke arasındaki ticaret hacmi 8,8 milyar doları geçti. Hedef, kısa vadede 15 milyar dolar. Türk firmaları, Mısır’daki üretim tesislerini genişletiyor. Tekstilden beyaz eşyaya kadar birçok sektörde Kahire’ye doğru bir “sanayi göçü” yaşanıyor. Bu yatırımlar Mısır için yalnızca ekonomik değil, aynı zamanda istihdam ve döviz kazancı anlamına geliyor.

pastedGraphic_1.png

Enerji ve Ulaşımda Yeni Ortaklık Alanları

Ulaştırma ve enerji projelerinde de iki tarafın yakın teması dikkat çekiyor. Mısır yönetimi, Türk sermayesinin enerji altyapısına katkı sunmasını isterken; Türkiye de Doğu Akdeniz’deki enerji denkleminde yeni bir ortak kazandı. Bu tablo, her iki ülkenin dış politikada daha esnek ve çok yönlü hareket etme isteğini yansıtıyor.

Yakınlaşmanın Arkasındaki Hesap

Uzmanlara göre bu yakınlaşma, duygusal değil pragmatik bir adım. Ankara ve Kahire, ideolojik farklılıkları bir kenara bırakıp bölgesel krizleri yönetme noktasında iş birliğini tercih ediyor. Libya, Gazze ve Afrika Boynuzu’ndaki gelişmeler, iki ülkeyi karşıt kamplarda tutsa da artık karşılıklı rekabetin yerini kontrollü iş birliği alıyor.

Kahire’nin Perspektifi: Denge Arayışı

Mısır açısından bakıldığında, bu sürecin sadece Türkiye ile ilişkileri onarmaktan ibaret olmadığı görülüyor. Kahire, bir yandan Suudi Arabistan, BAE ve ABD ile ilişkilerini dengelerken; diğer yandan Türkiye’yi denkleme dahil ederek manevra alanını genişletmeye çalışıyor. Amaç, özerk dış politika ve bölgesel krizlerde (Gazze, Libya, Sudan gibi) daha bağımsız hareket edebilmek.

Diplomatik Normalleşmenin Temelleri

Ankara-Kahire hattında eski gerginlikler yerini temkinli diyaloga bıraktı. Ortak tatbikatlar, savunma sanayi projeleri ve ticari temaslar, ilişkilerin artık kalıcı bir zemine oturmaya başladığını gösteriyor. Bölgesel meselelerde tam bir ittifak olmasa da, taraflar artık birbirini dışlamak yerine rekabeti yönetmeyi tercih ediyor.

Son Söz

Bugün gelinen noktada, Ankara ve Kahire arasındaki ilişkiyi tek bir kelimeyle özetlemek gerekirse bu kelime “denge” olurdu. İki ülke de bölgesel fırtınalar arasında gemilerini yan yana yüzdürmeye çalışıyor. Henüz bu tabloyu bir “stratejik ittifak” olarak görmek erken olabilir, ancak şu kesin: Türkiye ve Mısır, uzun bir aradan sonra aynı masa etrafında konuşmayı ve dinlemeyi yeniden öğreniyor. Unutmayalım ki, uluslararası ilişkilerde bazen en büyük ilerleme, sadece suskunluğun yerini diyalog almasıyla başlar.

*Bu siteye yazılan köşe yazıları Türkinform'un editöryal politikasını yansıtmamaktadır. Köşe yazılarındaki görüşler yalnızca yazarları ilgilendirmektedir.*