Son yıllarda Avrupa’da Fransa, Hollanda, Almanya ve İtalya gibi ülkelerde aşırı sağın yükselişi, Romanya’da da benzer bir patlama beklentisini doğurdu. Avrupa’da aşırı sağın yükselişinin temelinde göçmen sorunu başta olmak üzere farklı dinamiklerin yatmasına rağmen, son dönemde Doğu Avrupa’nın aşırı sağ liderleri Donald Trump’ın bir tezahürü olarak nitelendirilmeye başlandı. Elbette ki bu yaklaşım aşırı sağ liderlerinin politik düzlemde kendini konumlandırma şekilleri ve yapmış olduğu açıklamalarla ilgili bir durum. Romanya’nın aşırı sağ lideri George Simion’u da tam olarak tezahürün bir parçası olarak görüyoruz.

Seçimlerin İlk Turu: George Simion MAGA Çizgisinde Yükseliyor

Romanya’da 4 Mayıs 2025 tarihinde gerçekleşen cumhurbaşkanlığı seçimlerinin ilk turunda, Rumenler Birliği İttifakı Partisi lideri George Simion oyların yaklaşık yüzde 41’ini alarak birinci sırada yer almıştı. Merkez görüşlü adaylar Crin Antonescu ve Nicușor Dan yüzde 20’yi aşan oy oranlarıyla onu takip etmişti.

Romanya seçimlerinin birinci turunun galibi George Simion, ana akım liderlerinin politik tutumlarına karşıt merkezi bir politika çerçevesinde, mevcut düzeni ağır şekilde eleştiren bir lider olarak karşımıza çıkmaktadır. Simion’un genel siyasi yaklaşımına bakıldığında; Avrupa Birliği liderlerinin çoğu politikalarını ve Ukrayna’ya yapılan maddi ve askeri desteği eleştirdiği görülmektedir. Romanya, Ukraynalı savaş pilotlarını eğitmiş, Ukrayna’ya Patriot hava savunma sistemi bağışlamış, savaşın başladığından buyana 30 milyon ton Ukrayna tahılının Karadeniz üzerinden ihracatının sağlanmasında ön ayak olmuştur. George Simion, Ukrayna’ya destek olmaya yönelik sorumluluk alma noktasında mesafeli olup, hem Avrupa Birliği’nin politikalarını hem de NATO’yu eleştirmektedir. Rakipleri ise Simion’un aksine AB ve NATO yanlısı olup ve Ukrayna’ya desteği savunmaktadır. Avrupa Birliği için Simion’un bu yükselişi endişe yaratmıştır.

Macaristan Başbakanı Victor Orban, Slovakya Başbakanı Robert Fico, Polonya’daki ana muhalefet partisi tarafından desteklenen başkan adayı Karol Nawrocki gibi Romanya’da AB’nin politikalarına eleştirel yaklaşan bir politikacının yükselmesinin endişe kaynağı olması tabiidir. NATO’nun doğu kanadı için önemli bir konumda olan Romanya’nın politikasında olası bir eksen değişikliği endişe ile takip edilmekteydi. Romanya’daki seçimlerin birinci turunun ardından bazı siyaset uzmanlar Simion’un seçilmesi, NATO’nun doğu kanadını istikrarsızlaştırabileceği yönünde yorumlar yapmıştı.

Simion: ABD Yönetimi için Müttefikiz

ABD Başkanı Donald Trump’ın ‘Amerika’yı Yeniden Harika Yap’ (MAGA) söyleminden hareketle aynı çizgide yer aldığını belirten Simon, Reuters’a verdiği bir röportajda şu ifadeleri kullanmıştı: ‘Romanya ve Polonya, Amerika Birleşik Devletleri için iki önemli ülke. Bizler şu anki ABD yönetimi için hem askeri hem de siyasi açıdan müttefik ve partneriz. Bu yüzden Bükreş ve Varşova’da MAGA başkanlarının iş başında olması önemlidir.’

İkinci Turda Sürpriz Zafer

Romanya cumhurbaşkanlığı seçimlerinin ikinci turu 18 Mayıs 2025 tarihinde gerçekleşti. Merkez partilerin desteklediği bağımsız aday Nicușor Dan oyların yaklaşık yüzde 54’ünü alırken, George Simion yüzde 46’da kaldı. İlk turda birinci olan ve haftalardır anketlerde önde giden Simion’un oy oranının yüzde 50’nin üzerinde çıkamaması şaşkınlık yarattı.

Nicușor Dan, seçim kampanyasında yolsuzlukla mücadele, Ukrayna’ya desteğin sürdürülmesi ve Romanya’nın Avrupa ana akımının bir parçası olarak kalması vaatlerinde bulunmuştu. Dan’ın zaferini ilk kutlayan lider Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenskiy oldu. Volodimir Zelenskiy Dan’i tebrik ederek, sosyal medyada şu mesajı paylaştı: ‘Komşu ve dost ülke Ukrayna için Romanya’nın güvenilir bir ortak olması önemlidir.’

Avrupa Siyaseti için Ne Anlama Geliyor?

Romanya’da aşırı sağı temsil eden lider Simion’un seçimin birinci turunda yüzde 41 ve ikinci turda yüzde 46 oranında oy alması, Avrupa genelinde yayılan milliyetçi ve popülist dalganın yükseldiğinin bir göstergesi olarak karşımıza çıkmaktadır. Macaristan, Slovakya ve Polonya’nın yanı sıra Romanya’da Simion’un olası zaferi Avrupa Birliğine yönelik mesafeli bir blok kurulup güçlenebileceğine dair endişeleri arttırmıştır. Ancak ikinci turda karşılaşılan bu sürpriz sonuç, Nicușor Dan’ın aldığı yüzde 54’lük oy, Romanya halkının AB’ye ve NATO’ya bağlılığa öncelik verdiğini göstermektedir. Bilhassa doğu Avrupa’da yükselişinden endişe duyulan ‘Trumpçı popülizmin’ sınırlı kalması, bazı çevreleri de rahatlatmış durumda. Elbette bununla birlikte seçime hile karıştırıldığına dair eleştiriler de mevcut.

Tüm bu gelişmelerle birlikte, göz önünde bulundurulması gereken hususlardan biri de Avrupa genelinde yükselen aşırı sağın homojen bir politik yapıya sahip olmamasıdır. Doğu Avrupa’daki ülkelerin aşırı sağcı politik eğilimleri, İtalya, Fransa, Almanya ve Hollanda’daki kadar güçlü bir zeminle kabul görmeyerek, Avrupa’da liberal ve demokratik eksende konumlanan muhtelif kesimlerce, Rusya yanlısı ya da Trumpçı yaklaşımlar olarak değerlendirilmektedir. Bu durum Avrupa Birliği’nin birliği ve bütünlüğü için tehdit unsuru olarak görülmekte, korku iklimine neden olmaktadır.

İtalya, Fransa, Almanya ve Hollanda’da kimlik, göç meselesi ve İslam karşıtlığı üzerine inşa edilen sağ politik söylemler, Romanya’da post-komünist milliyetçilik üzerinden inşa edilmektedir. İtalya, Fransa ve Hollanda gibi ülkelerde aşırı sağ partiler, kurumsallaşmış, kökleşmiş ve söylemlerini Avrupa’nın ana akımına entegre etmiş durumdayken, Romanya’daki aşırı sağ reaksiyoner ve marjinal, bazı uzmanlara göre de dışlayıcı bir çizgide ilerletmektedir. Bu çizgi de Trump politikalarının tezahürü şeklinde yorumlanmaktadır. Romanya’daki bu genel tabloda ise, Nicușor Dan’ın seçilmesi, Romanya’nın Avrupa içindeki yönünü bir süre daha koruyacağını göstermektedir.