Sözün Bittiği Yer…
Gerçekten sözün bittiği yere geldik…
Vekillerden oluşan heyet sonunda Abdullah Öcalan ile görüşmek üzere İmralı’ya gitme kararı aldı…
Bu kararı…
Doluya koyuyoruz, almıyor…
Boşa koyuyoruz dolmuyor…
Anlamaya çalışıyoruz ama yine olmuyor…
Türkiye’nin siyasal gündemi, ancak bu kadar ağır bir şaşkınlıkla meşgul edilebilirdi herhalde…

Sayın Bahçeli’nin “Gitmezseniz ben giderim” yönündeki ısrarı…
Siyasi atmosferi belirleyen en önemli etken oldu…
Bu baskıya daha fazla dayanamayan heyet, nihayetinde kararını verdi ve İmralı’nın yolunu tutma noktasına geldi…

Peki…
Gerçekten Apo ile ne görüşülecek?
MİT zaten düzenli temas hâlinde…
DEM Parti dönem dönem buluşuyor…
Avukatları görüşüyor…
İmralı’daki hükümlünün düşünceleri çeşitli kanallardan kamuoyuna zaten yansıyor…
O hâlde heyetin gidip yüz yüze ne konuşacağı, hangi “yeni şeyleri” öğreneceği sorusu hâlâ cevapsız…
Üstelik bu görüşme, Gazi Meclis’i temsilen yapılacak…
50 yıldır Türkiye’yi kaosa sürükleyen…
Binlerce vatan evladını şehit eden…
Köy basıp kadın-çocuk demeden katliamlar yapan…
Yol kesip asker, memur ve sivilleri acımasızca infaz eden…
Ve daha sayısız kanlı eylemin azmettiricisi olan bir terörist ile yüz yüze görüşmek…
Bu topluma nasıl izah edilecek?
Şehit ailelerinin yüzlerine nasıl bakılacak…
Gazilerimize ne denecek?
Terörsüz Türkiye söylemiyle topluma yutturulmaya çalışılan bu tablo, akıl ve iz’an sahibi herkes için ağır bir çelişki oluşturmayacak mı?

Parlamentoyu temsil eden heyetin cani olan bir hükümlünün ayağına gitmesi, devlet teorisi açısından sembolik olarak dahi kabul edilmez…
Böyle bir adım:
Devlete değil, bireye güç izafe eden bir görüntü doğurur…TBMM’nin kurumsal ağırlığını zedeler…
Devlet ile terör örgütü arasında bir çeşit “meşruiyet transferi” algısı yaratır…
Oysa devlet, güvenlik ve diplomasi politikalarında hedef ve çıkar odaklı hareket eder…
Attığı her adımın bir gerekçesi, bir stratejik amacı ve bir kazanım perspektifi vardır…
O halde…
Ne amaçlanmaktadır?
Bu görüşmenin siyasi getirisi nedir?
Devlet hangi kazanımı hedeflemektedir?
Uzun vade de sonuçlar ne doğuracaktır…

Bu soruların hiçbirine yeterli yanıt verilmediği için yeni sorular da kaçınılmaz olarak gündeme gelecektir…
Ve bu sorular…
Gizli bir pazarlık mı yürütülüyor?
Terör örgütüyle yeniden masa mı kuruluyor?
Devlet geri adım mı atıyor?
Şeklinde sorulacaktır…
Bu soruların toplumda yankı bulması da son derece doğal olacaktır…

Bu bağlamda; atılacak yanlış bir adım, yarın telafisi mümkün olmayan sonuçlara yol açabilir…
Bu nedenle İmralı’ya gönderilecek bir heyetin yaratacağı sembolik ve siyasi etki, atılacak adımın kendisinden çok daha büyük ve yıpratıcı olacaktır…
Bu karar Devlet aklı, kurumsal hiyerarşi ve milli güvenlik politikaları açısından son derece sorunlu bir görüntü oluşturmaktadır…
Vesselâm.

Bu siteye yazılan köşe yazıları Türkinform'un editöryal politikasını yansıtmamaktadır. Köşe yazılarındaki görüşler yalnızca yazarları ilgilendirmektedir.