KÖŞE YAZISI | Hazırlayan: Harun ŞAHİN

Petrol... Yalnızca bir yakıt değil; bir güç, bir strateji, bir yön belirleyici. Dünya ekonomilerinin gidişatını belirleyen bu siyah altın, Türkiye’nin de yıllardır süregelen enerji gündeminin tam merkezinde yer alıyor. Ancak son yıllarda Türkiye, yalnızca petrol tüketen bir ülke olmaktan çıkıp, enerji maliyetlerini düşürmeye yönelik paradigmalarıyla yeni bir yol haritası çiziyor.

Tüketim Gerçeği: Türkiye Ne Kadar Petrol Kullanıyor?

Türkiye, enerjisinin önemli bir bölümünü petrol ve doğalgazdan karşılıyor. 2024 verilerine göre Türkiye yılda yaklaşık 1 milyon varil petrol eşdeğeri enerji tüketiyor. Bu tüketimin büyük kısmı ulaşımda kullanılıyor: Otomobiller, otobüsler, kamyonlar, uçaklar…

Kendi petrol üretimi ihtiyacının yalnızca %7-8’ini karşılayabilen Türkiye, halen büyük ölçüde dışa bağımlı. Bu durum, uluslararası petrol fiyatlarındaki dalgalanmalara karşı ülkeyi savunmasız bırakıyor.

Düşük Maliyet Arayışı: Sadece Hayal Değil

Son yıllarda Türkiye'nin enerjide benimsediği strateji, yalnızca "daha fazla bul ve çıkar" değil; aynı zamanda daha verimli kullan, daha ucuza mal et ve daha akıllı tüket paradigmasına dayanıyor.

Bu kapsamda:

  • Yerli rafineri yatırımları artırıldı (örneğin STAR Rafinerisi),
  • Petrol ithalatında çeşitlilik sağlandı (Irak, Rusya, Azerbaycan, Nijerya gibi farklı tedarikçilerden alım),
  • Elektrikli araç dönüşümü hız kazandı (2025’te TOGG’un üretim kapasitesi 200 bin araca ulaştı),
  • Enerji verimliliği projeleri ile sanayide ve konutlarda tüketim azaltıldı.

Yani hedef sadece ucuz petrol değil; aynı zamanda daha az petrol kullanarak ekonomik ve çevresel maliyetleri minimize etmek.

Jeopolitik Dengeler ve Türkiye’nin Konumu

Türkiye, enerji koridorlarının tam ortasında yer alıyor. Bakü-Tiflis-Ceyhan boru hattı, TANAP, Kerkük-Yumurtalık hattı gibi uluslararası enerji projeleriyle bölgenin enerji aktarma merkezi konumunda. Bu jeopolitik avantaj, Türkiye’ye pazarlık gücü kazandırıyor.

Ayrıca Karadeniz’de bulunan Sakarya Gaz Sahası ve Doğu Akdeniz’deki potansiyel keşifler, petrol ve gazda uzun vadeli dışa bağımlılığı azaltma hedefiyle paralel ilerliyor.

Paradigma Kayması: Daha Az Tüket, Daha Çok Kazan

Artık mesele sadece petrolü daha ucuza almak değil. "Düşük maliyet", Türkiye’de enerji politikasının yeni parolası olarak daha kapsamlı bir yaklaşımı temsil ediyor:

  • Yenilenebilir enerjiyle hibrit sistemler kurmak,
  • Ulaşımda toplu taşıma ve elektrikli çözümlerle verimliliği artırmak,
  • Sanayide dijital enerji yönetimi ile israfı önlemek.

Kısacası, Türkiye’de enerji politikaları artık “daha fazla tüketmek” yerine “daha akıllıca tüketmek” üzerine kurulu. Bu yeni paradigma, uzun vadede sadece enerji faturalarını düşürmeyecek; aynı zamanda Türkiye’nin ekonomik, çevresel ve stratejik bağımsızlığını da güçlendirecek.

Son Söz: Petrolden Fazlası

Türkiye’nin petrol hikâyesi artık sadece “al, kullan, öde” üçlüsünden ibaret değil. Bu hikâye; kaynak çeşitliliği, yerli üretim, verimlilik, stratejik ortaklıklar ve inovasyonla yeniden yazılıyor.

Ve bu hikâyenin sonunda, belki de petrol artık başrolde bile olmayacak.

Enerji sadece bir kaynak değil, aynı zamanda bir strateji meselesidir. Ve strateji kazandırır.

Kaynaklar: Dışişleri Bakanlığı Verileri, BM Raporları, Uluslararası Ajans Analizleri