KÖŞE YAZISI | Hazırlayan: Harun ŞAHİN
Dünyada bazı coğrafyalar vardır ki birbirinden binlerce kilometre uzakta olsalar bile, aynı yüreğin farklı atışlarını taşırlar. Biri Avrupa ile Asya'nın kavşağında, diğeri Uzak Doğu'nun kalbinde… Biri Akdeniz’in güneşiyle yoğrulmuş, diğeri tropikal ormanların gölgesinde serinlemiş. Ama iki ülke, Türkiye ve Malezya, geçmişin mirası ve geleceğin umudu olarak aynı sofra etrafında buluşuyor.
Köklerde Aynı Ruh, Yüzlerde Farklı Renkler
Türkiye ve Malezya... Diller farklı, yemekler farklı, coğrafya farklı. Ama kalp aynı, öz aynı.
İslam dünyasının doğu ve batı ucunda duran bu iki ülke, sadece birer coğrafi varlık değil; medeniyetler arasındaki birer köprüdür. Birinde Selçuklu’dan Osmanlı’ya uzanan bir tarih, diğerinde Melaka Sultanlığı’ndan gelen bir hikâye… Her ikisinin de geçmişinde direniş, uyanış ve yeniden doğuş var.
Ve belki de bu yüzden, Türkiye’nin İstanbul’u neyse, Malezya’nın Kuala Lumpur’u da odur: Hem mazinin hatırası, hem geleceğin umudu.
Diplomasi Değil, Kardeşlik
Türkiye ile Malezya arasındaki ilişki, sadece diplomatik cümlelerden ibaret değil. Bu, gönül coğrafyasının bir parçası. Malezya halkı Türkiye’yi sadece “bir başka Müslüman ülke” olarak değil, bir örnek, bir ilham, bir kardeş olarak görüyor.
Türk dizileri Malezya’da reyting rekorları kırıyor. Malezya’daki gençler “Türkiye’ye gitmek” hayalini kuruyor. Aynı şekilde Türkiye’de de Malezya, istikrarlı yönetimi, ılımlı İslam anlayışı ve gelişen ekonomisiyle dikkatle izleniyor. Bu ilişki, karşılıklı saygı, güven ve hayranlık üzerine kurulmuş bir ilişki.
Stratejik Ortaklık: Sadece Ticaret Değil, Değer Paylaşımı
Türkiye ve Malezya, 2014 yılında Serbest Ticaret Anlaşması imzaladı. Ama bu sadece ekonomiyle sınırlı bir adım değildi; bu, geleceğe atılan ortak bir imzaydı. Bugün savunma sanayiinden teknolojiye, eğitimden turizme kadar birçok alanda iş birliği yapılıyor.
Malezya, Türkiye’nin ASEAN bölgesindeki doğal müttefiki. Türkiye ise Malezya’nın Batı ile Doğu arasında güçlü bir köprü kurmasında en sağlam taşlardan biri. Bu iki ülke bir araya geldiğinde, sadece ticaret değil; medeniyet, adalet ve ortak değerler de ihraç ediliyor.
Farklı Ama Aynı: Umudun Renkleri
Malezya’da bir sabah ezanı dinleyin, gözlerinizi kapatın. Sonra İstanbul’da bir sabah ezanı dinleyin. İkisi de başka dillerde okunsa da, aynı kalbe dokunur. Çünkü ses aynı kaynaktan, aynı duadan gelir.
Malezya’nın yemyeşil yağmur ormanları ile Türkiye’nin sarı bozkırları, farklı görünür ama ikisi de aynı göğe bakar. Ve bu göğün altında büyüyen iki millet, şimdi daha fazla bir araya gelmeli, daha fazla birbirinden öğrenmeli, daha fazla ortak hayal kurmalıdır.
Gelecek, Doğu’dan Yükseliyor
Bugün dünya, bir belirsizlik döneminden geçiyor. Küresel adaletsizlik, kültürel yozlaşma, ekonomik buhranlar… Ama çözüm, Batı’nın yorgun reçetelerinde değil. Çözüm, doğunun taze ruhunda.
Ve Türkiye ile Malezya, bu ruhun iki güçlü temsilcisi olarak daha gür sesle, daha cesur adımlarla ilerlemeli. Ortak üniversiteler, kültürel değişim programları, gençlik buluşmaları, savunma iş birlikleri, dijital dönüşüm ortaklıkları...
Çünkü biz farklı diller konuşsak da aynı duaya “amin” diyenleriz.
Ve bu dua, artık sadece geçmişi değil, geleceği de kapsıyor.
Türkiye ve Malezya: Doğu’nun iki ucu, ama aynı medeniyetin kalbi. Yolumuz uzun, ama kardeşliğimiz sağlam. Bu yolun adı: Gelecek.
Kaynaklar: Dışişleri Bakanlığı Verileri, BM Raporları, Uluslararası Ajans Analizleri